6 Mayıs 2009 Çarşamba

Carlito's Way (1993)

Yaklaşık 1 senedir aradığım fakat bulamadığım bi' filmdi. "Bulamadığım." derken, nette 1-2 versiyonu mevcuttu ama onlar da Fransızca'ydı. Neyse ki imdadıma, 1 sene sonra da olsa, Rumen dostum Emillian yetişti de, şu külfetten de kurtulmuş oldum. Şu an blog sayfamın sağ alt köşesinde bulunan "İzlemek Lazım..." adlı bölüme ne koyacağımı düşünmekten dolayı mutluluk doluyum. :).

Edwin Torres'in romanını David Coepp adlı bi' arkadaş senaryolaştırmış. Scareface ve Untouchables filmlerindan çok iyi bildiğimiz Brian De Palma da perdeye yansıtmış. Size Carlito's Way çıkmış. Film bi' yönetmenlik harikası değil. Döneminin iyi filmleriyle kıyasladığınız vakit(Schindler's List, Jurrasic Park, True Romance vbg.) ancak "Fena değil." diyebiliyorum. Öte taraftan; Casting iyi, kadrosunu sevdim. Başrolde Al Pacino. Yardımcı erkekte Sean Penn. İki efsane. (Gerçi bi' tanesi o zamanlar o kadar da efsane değildi ama olsun(!). Sonunda Oskarına kavuştu arkadaş.) Bu ikisini pas geçtiniz varsayalım. Penelope Ann Miller'ı pas geçemeyeceksiniz. Bu kadar tanımamış ve en iyi filmi saçma sapan bi' pop-corn komedisi olan bu kadının oyunculuğuna hasta olacaksınız. Sizi bu konuda temin edebilirim. Ben anlam veremiyorum arkadaş... Hem bu kadar güzel olacaksın, hem bu kadar çekici-etkileyici hem de müthiş rol keseceksin ama kimse seni farkedemiyecek... Sanmıyorum, sanırım bende bi' problem var.

Neyse, az biraz da filme değinmek lazım. Bana Kenan İmirzalıoğlu ve Şener Şen'in başrollerini çevirdiği Kabadayı filmini anımsattı. Konu kıyısından da olsa geçiyor.

Carlito 'Charlie' Brigante (Al Pacino) uyuşturucu satmak ve
şiddet suçlarından girdiği hapishaneden avukat dostu David Kleinfeld
(Sean Penn) sayesinde 25 sene önce çıkmış, Porto Rikolu ve Amerika'da
yaşayan saygı gören eski bi' kabadayıdır. Hayali 75.000 dolar biriktirip,
Amerika'yı ve yaşadığı eski pisliklerin hepsini geride bırakıp eski bi' dostuyla
uzaklarda Rent A Car işi yapmaktır. Tüm bu olanların yanında, eski kız arkadaşı
Gail'i hala sevdiğine ve kendisiyle gideceği yerlere gelmesi gerektiğine ikna
etmesi de gerekmektedir.

O değil de, şimdi saate bakıyorum, sabah 06:00... Eh, ne zaman izlediğim, ne zaman yazdım, ne zaman düşündüm bilmiyorum. Bu kadar şeyden sonra da "İzlemenizi tavsiye ederim." demeyi uygun bulmuyorum. Sizlere kalmış. Sevgilerimle. Fatih.















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazmak için hiçbir engel teşkil etmez. Kelime doğrulama istemez, denetim beklemez. Öyle güzel bir yer burası.