28 Eylül 2011 Çarşamba

Sherlock Holmes: A Game of Shadows (2011) #2



Setten yeni fotoğraflar düşmüş. Paylaşalım istedim. Favori roman karakterimin, çok sevdiğim bir yönetmen tarafından, çok sevdiğim bir oyuncuyla anlatılması çok keyifli. İlk film harikaydı. Eminim ikincisi de birinciyi aratmayacaktır. Hadi artık, gelsin şu vizyon tarihi!

25 Eylül 2011 Pazar

Friends with Benefits (2011)

Yani şu posteri gördüğümden beri, bu tarz yamuklar bekliyordum bu filmden. Allah biliyor; Yanılmadım!
Will Gluck adında saçma sapan isimli bir adam yönetmen koltuğuna oturmuş. Başrollere de türkücü familyasından sinemaya başarılı bir geçiş yapan Justin Timberlake ile çok yetenekli bir oyuncu olduğunu düşündüğüm Mila Kunis geçmişler, bir film yapmışlar. 

Tamam, komik film. Yer yer güldük ama arkadaş, bir film baştan sonra "BOL BOL SEKS YAPIN! KİMLE, NEREDE, NASIL veya NE AMAÇLA OLDUĞUNUN BİR ÖNEMİ YOK. SADECE SEKSİNİZİ YAPIN, KEYFİNİZE BAKIN!" mesajı verir mi ya? Bu film bunu yapmış resmen.

Mesela bir kız çocuğu, annesi tarafından yatakta basılıyor ve bu durumu "sevgilim değil, arkadaşım..." şeklinde açıklıyor. En iyi arkadaşlar, "duygusal bağlılık olmayacak!" kuralı üzerine İncil'e el basmanın ardından günlerce çatur çutur sevişiyorlar. Bunlar gibi bir ton şey, sanki çok normalmiş gibi şirin şirin anlatılıyor.

Rezil bir film gerçekten.

Soundtrack: Lion King - Circle of Life (1994)


Filmin 3D'sinin çıkma fikri ilk başta çok aptalca gelmiş olsa da 3D yapımın bir remake değil de, sadece efsaneyi bir kere de 3D olarak insanlığa sunma amaçlı olduğunu öğrendiğim vakit, "hmm, neden olmasın?" diye sordum kendime. Sonra gaza geldim ve size şu üstteki harika şarkı ve klip ile günaydın demek istedim. Günaydın insanlık, ne güzel bir pazar günü bu böyle!?

22 Eylül 2011 Perşembe

Tucker & Dale vs Evil (2010)


HALLAFUCKINGLUJAH!

Kan dolu bir Kanada Komedisi. Komedi filmi böyle olmalı gerçekten. Müzikleriyle, kamera kullanımıyla, oyunculuğuyla harikaydı. Yönetmen de çok başarılıydı. Filmin ilerleyişi esnasında, karakterlerin tamamen hakim olamadığı konuya, seyirci hakimdi. Bu çok ilginç bir ayrıntıydı. Meseleyi seyirci her zaman her şeyi bildi ve karakterlerin de çözmesini bekledi/izledi. Klasik bir korku filmi parodisi olmasa bile, diğer korku filmi parodilerini hatırlatan sahneleri de vardı. Filmde gıcık olduğum tek nokta, klasik bir son ile bitmesiydi. Aptal, şişko ve çirkin olan, güzel kızı öpmemeliydi. Bence arkadaş kalmaları daha güzel olurdu. :D

Konusu da çok ilginç; Tucker ve Dale çok iyi anlaşan iki köylü arkadaş. Bir ormanın derinliklerinde bulunan, eski püskü bir yazlık satın alıyorlar ve o yazlığa tatile gidiyorlar. Tam da buna denk gelecek şekilde, üniversiteli bir arkadaş grubu da aynı ormanda kamp yapmak üzere aynı yere geliyorlar ve saçma sapan bir şekilde gerçekleşen yanlış anlaşılma sonucu hiç de beklenmedik olaylar gelişiyor.

Hem de kan, vahşet ve şiddet içerikli olaylar. :D. Yazıyı doğru düzgün okumayıp da sadece fotoğraflarına baktığınız vakit, bu filmi analiz edemeyeceksiniz. :D.

Eli Craig yazmış ve yönetmiş. İzlemek lazım.









 

20 Eylül 2011 Salı

"Luther" (2010) #3


Herkese açık mı bilmiyorum ama Cumartesi günü Facebook'taki Luther sayfasından şöyle bir haber aldım. Paylaşmak bugüne kısmet oldu. İnşallah çok fazla beklemeyiz. Eylül, Ekim, Kasım, Aralık ve HOLY OCAK! :D. Hadi bakalım...

Söz konusu bildirim; https://www.facebook.com/LutherBBC/posts/281957975150255

Slash Filmfestival in Vienna (2011)


Başlık aynen bu. 22 Eylül ile 30 Eylül arasında gerçekleşecekmiş. Resmi sitesini en altta verdim. Manyak filmler gösterilecekmiş, öyle okuyoruz. İmkanı olan, o dillerden anlayanlar gitmeli. Biz de takip eder, belki birkaç güzel film yakalarız. Uzun etmeye gerek yok. Keşke bizim ülkemizde de yapılsa böyle festivaller. Posterleri yeter ya;




Şuradan programı ve dolayısıyla filmleri inceleyebiliriz;

http://slashfilmfestival.com/programm-2011

Şu da site işte;

http://slashfilmfestival.com

13 Eylül 2011 Salı

Kit Carson (1940)


Şu filmi izlemeyi ne çok isterdim. Dünyadaki ilk western filmmiş. Her yere baktım, bir izine rastlayamadım. Eğer elinde olan veya elde edilebilecek bir yer olduğunu bilen varsa, iletişime geçerse sevinirim.

10 Eylül 2011 Cumartesi

"Luther" (2010) #2

Şunu dinleyin ya, enfes bir şey. Luther dizisinin açılışı. Kim söylüyor, kim dinliyor, şu an hiç araştıracak halim yok ama şu şarkı her çaldığında mest oluyorum. Enjoy!

Ek; Tesadüfi bir şekilde bir yerde okudum, Massive Attack grubunun Paradise Circus adlı şarkısından bir kesitmiş. Bunu da bilelim yani, eksik kalmayalım sakın.

7 Eylül 2011 Çarşamba

Eddie Murphy ve Oscar 2011


2011 Oscar Töreni Eddie Murphy'nin sunumunda olacak! Link burada; IMDbEğlenceli ve manidar bir seçim olmuş. Zaten şu Oscar'ın en güzel yanı, bu tarz eğlencelik muhabbetleri. Yoksa seçimleriyle filan, hiç çekilmiyor.

6 Eylül 2011 Salı

"Mahallenin muhtarlari" (1992)

1992 yılından 2002 yılına kadar sürmüş, türk televizyon tarihinin efsanevi dizilerinden birisidir bu. Bugün bunu yazmamın sebebi ise, bu dizideki Erkan Can'ın canlandırdığı "Temel" adlı akıl hastası karakter. Elinde bir direksiyon, sokak sokak koşuşan ve ağzından araç kornası sesi çıkartan bir adamdı bu karakter. Bugün de bir ortamda Tophane'nin eski ağır ağabeyleriyle bir aradaydım(Çok pis arkam var...). Aralarında aynı bu tipe benzer birisinden bahsediyorlardı. Herifin adı "Mordi"'ymiş. O da tıpkı Erkan Can'ın canlandırdığı karakter gibi, elinde bir direksiyon, Tophane sokaklarında oradan oraya, ağzından araç kornası sesleri çıkartarak koşturup dururmuş. Mahalledeki çocuklar da bunu arada sıkıştırıp ses çıkarsın diye zorlarlarmış filan. Kimi insan da O'nun yanında İsrail'e söverek, kendisini kızdırırmış.

Bu adam hakkında başka efsaneler de var. Kimilerine göre bu adam istihbaratçıymış. İşte milletin içinde "dirilili dirilili!!!" diye bağırarak geze geze, bilgi toplayıp, birtakım yerlere bu istihbaratı sağlıyormuş.

Böyle bir adammış işte. Bana çok ilginç geldi, paylaşmak istedim.

Bir de şu vidyo var.

5 Eylül 2011 Pazartesi

Basquiat (1996) #2

"The Whole Livery Line Bow Like This With The Big Money All Crushed into These Feet!"
Haiti asıllı Fransız. J. M. Basquiat diye de bilinir. 12 Ağustos 1988'de yüksek doz eroinden hayata gözlerini yumdu. Öldüğünde tam 27 yaşındaydı. Bu kısacık ömrüne, Andy Warhol ile kankalık ve Madonna ile aşk yaşantısı da sığdırdı. Bildiğim kadarıyla görsel sanat tarihine imzasını atmış tek siyahi kendisi. "Madonna ile aşk..." demiştim ya, şu alttaki de birlikte karelendikleri bir an.


Gerçek bir sanatçının hayatını bir sanat eseriyle anlatmak zor olsa gerek. :). Julian Schnabel cesaret edip çekmiş. Geçen sene de yine Basquiat'ın bir belgeselini çekmişti. Henüz izleme fırsatı geçmedi elime ama bu filmi yıllardır izlemek istediğim için, önceliği bundan kullandım. Kronoloji meselesi. Neyse. Açıkcası çok şaşırdım, çünkü gerçekten çok esaslı bir oyuncu kadrosuna sahipti. Gary Oldman'dan tutun, Benicio Del Toro'ya, Willem Dafeo'den tutun Claire Forlani'ye kadar bir çok kaliteli isim, sanat dünyasında adı geçen birçok ismi canlandırıyordu ki izlemesi çok keyifliydi. Benicio Del Toro'nun karakteri zaten inanılmazdı. Başrolde ise Jeffrey Wright vardı. O da enteresan bir şekilde, Basquiat'a benziyor. Çok da başarılı buldum kendisini. Özellikle vücut dilini bu kadar muhteşem kullanan bir başka oyuncuya uzun süredir rastlamamıştım. Keyif aldım.

Zaten çok fazla merak ettiğim bir insanın filmini izlemek de ilginç bir deneyimdi. Birçok şey öğrendim. Mesela Basquiat'ın gerçek bir manyak olduğunu. Mesela bence filmin en etkileyici sahnesi, Basquiat'ın bir orospudan aldığı eşarpı, sevgilisine hediye olarak götürmesiydi. Bir de röportaj sahnesi kaçmamalı.

Son olarak da filmi izlemek isteyenler için, altyazı dosyasından çıkan bir belge var. Onu paylaşmam lazım;

* SAMO; Jean Michel Basquiat'ın imzası. Açılımı SAMe Old shit. * Plush, safe he think; Basquiat'ın şöhret ve paranın önemsizliğini, bunlara güvenmemek gerektiğini vurguladığı meşhur sözü. * Willie Mays; ABD'de sevilen bir beyzbol oyuncusu. Bu arada Saddle River, New Jersey'dedir. :-)