25 Ağustos 2009 Salı

Machete (2010)

Heyecan verici bi' proje. Quentin Tarantino ve Robert Rodriguez'in Grindhouse filmlerinden birinin(Sanırım Death Proof'tu) başlarında yayınlanan yalancı bi' fragmanın filmi olacak. Hani şu Danny Trejo motorsiklet ile uçtuğu felan bi' fragman vardı ya; İşte o!

Filmi Robert Rodriguez, Ethan Maniquis adındaki sinema editörüyle yönetecek. Bu ikilinin ilk yönetmenlik deneyimi olmasına rağmen, Rodriguez Maniquis ile birçok filmde Yönetmen-Editör ilişkisini yaşamıştı. Tabi filme Quentin Tarantino'nun da parmak izlerinin bulaşacağını tahmin etmek o kadar da zor olmasa gerek...

Filmin heyecan verici bi' diğer yanı da oyuncu kadrosu. Başrolde o çirkin ve komik bıyıklı simasıyla Danny Trejo olacak. O'nunla beraber, güzeller güzeli Michelle Rodriguez(Hayır heyecanlanmayın. Robert Rodriguez ile bi' alakası yok. Bu kızı Lost izleyenler iyi bilir, ben pek bilmem.), Jessica Alba(Her ne kadar kötü bi' oyuncu olsa da...) ve Lindsay Lohan(bu da oyunculuk anlamında tam anlamıyla bi' 0 ama...) olacak. Tabi bu 3 güzelin yanında, yine Jackie Brown filminde Tarantino ve Rodriguez ile birlikte çalışmış olan bi' kral, ROBERT DE NIRO'da filmde yer alacak.

Bu filmin en kötü yanı, beni 1 sene bekletecek olması. Yoğunluktan Inglorious Basterds filmini bile görememiş olmam ve hayatımın yakın geleceğinin müthiş bi' tempoda ilerleyecek olacağını sezinlemem, ben ve sinema olayının geleceğiyle ilgili endişelere sebep oluyor. Tabi farketmez, biz ölsek de izleriz bu filmleri, :D.

İşte bütün mesele budur, ;).

18 Ağustos 2009 Salı

Men in Black (1997)

Minik dostum ve kardeşim Kerim ile yıllar sonra tekrar izledim. Daha önce kardeşimin bi' Will Smith hayranı olduğundan bahsettim mi, hatırlamıyorum. Fakat son günlerde kendisinin doğrultusunda film seçimleri yaptığım için, sinema hakkındaki düşüncelerimin hafiften de olsa boyut değiştirdiğini hissetmeye başladım. Yani eğer kendisi istemeseydi, 40 yıl sonra bile böyle bi' bilim-kurgu filmi izlemeyecektim. :).

Film bi' Marvel çizgi-romanı uyarlaması. Ed Solomon senaryolaştırmış. Barry Sonnenfeld de filmleştirmiş.

Her ne kadar bana uzak da olsa, bilim-kurgu filmlerinden hoşlanmasam da, bu filmin ben de garip bi' toleransı var. Will Smith'den midir, yoksa o efsanevi parça Nod Ya Head'den midir bilmiyorum ama aklımda kalmış. Bugün tekrar izledim de, "aslında şu "Acaba ne izlesem?" sıkıntısı çektiğim şu günlerde komedi unsurları da barındıran bilim-kurgu tarzına doğru biraz meyil mi etsem?" diye düşündüm. Gerçekten de enfes bi' yapım. Zaten Spielberg'in bulaştığı hiçbir iş vasat olmuyor. Ya gişede, ya sinemacılık anlamında kesinlikle ama kesinlikle bi' noktaya varıyor.

Bu film de öyle. 1997 yılında izleyiciyle buluşmuş olmasını göz önünde bulundurduğunuz zaman, çok etkileyici görüntü ve ses efektleri kullanılmış. Oyunculuk desen harika. Çok fazla güldüm. Hem de çok fazla ihtiyacım olduğu şu günlerde, 1997 yılına güldüm. 1997 yılının uzay ve uzaylı tanımlamalarına güldüm. Uzayda "Böcekler" diye bi' ırk olmasına güldüm. Vincent D'Onofrio o harikulade oyunculuğuna güldüm. Başroldeki Tommy Lee Jones'un enfes oyunculuğuna mest oldum. Will Smith'in gençliğindeki çaylak sinema oyuncusu profiline şaştım kaldım. Son yıllardaki Will Smith ile kıyaslıyorum da, aradaki fark dağlar kadar. İşte o arada beliren farka şaştım. Ayrıca son olarak da değinmek istediğim ve kardeşimle izlediğim için çok fazla fotoğrafını yakalayamadığım o güzel kadını buradan anmak lazım sanki; Linda Fiorentino!

Neyse, yine de çaktırmadan yakaladım bi' şeyler;













12 Ağustos 2009 Çarşamba

Sinemada Hafif Nostalji; 1987

Aklıma böyle bi' şey geldi. Merak yani, başka bi' şey değil. Acaba ben doğduğum sene, sinema dünyasında ne gibi hareketler olmuş. Ufaktan bi' araştırma yaptım. Yazıya da dökmek lazım sanki... Benim doğumum ve bunun sinema dünyasına etkileri, :P.

Bi' sıralamaya gidersek, Stanley Kubrick'in Full Metal Jacket adlı filmi aklımıza gelir heralde. Hala daha "Sinema tarihinin en iyi savaş filmi." olarak nitelendirilen ve bence de artık rutinleşmiş bi' konu üzerinden çıkan nadir işlerden biri olan bu film(Gerçi benzer bi' tip filmle Quentin Tarantino da geliyor. Bakalım O neler yapacak. Zira bugüne kadar hiçbir şekilde kendilerini savunamayan Naziler'e o kadar çok giydirdi ki Hollywood...), 87 yılına en büyük damgasını vuran şeylerden biriydi. Kubrick bu filmi Gustav Hasford adlı bi' yazarın romanından uyarlamıştı.

Biraz kişisel bi' yorum ama bence yine de o senenin filmi Full Metal Jacket'den ziyade, Scarface, Mission: Impossible ve Snake's Eyes filmlerinden tanıdığımız Brian De Palma'nın yönettiği ve de Robert De Niro'nun Al Capone'u canlandırdığı The Untouchables'dı. Untouchables, başrolünde Kevin Costner ve yardımcı erkek oyuncu rolünde Sean Connery (ki Connery filmdeki Jim Malone karakterini canlandırarak o güzel heykelcikten kapmıştı...), yine baba serisinin son filminde döktüren Andy Garcia gibi oyuncular ile büyük ses getirmiş ve o dönemin iki büyük mayfa karakteri oyuncularından biri olan Robert De Niro (diğerini dile getirmeye gerek var mı bilmiyorum...) ile tavan yapmıştı.

Tabi bu tip suç, cinayet, aksiyon, savaş filmleri yapılırken, bilim-kurgu cemaati boş durmadı. Hatta "boş durmadı" derken, bilim-kurgu'nun ciddi anlamda patlama yaptığı yıllardan biriydi belki de. Hatta biraz daha dikkatli incelenirse, az sonra sıralayacağım filmler itibariyle, günümüz bilim-kurgu sinemasına ciddi anlamda ilham olmuş olan bi' sene de diyebilirim. Bakın mesela; O sezon Arnold Schwarzenegger'li Predator, Mel Gibson'lu Lethal Weapon, Mel Brooks'lu Spaceballs (komik bi' şeydi bu sanki...) ve Peter Weller ile RoboCop efsaneler arasında girmişlerdi bile. Zaten bizim çocukluğumuz da, bu filmleri ağızlarımızdan salyalar akıta akıta seyretmekle geçmişti.

Peki ya 1987 yılı Akedemi ödülleri nasıldı?

En iyi film; Jeremy Thomas (The Last Emperor)
En iyi erkek oyuncu; Michael Douglas (Wall Street) [Rakipleri arasında Jack Nicholson da vardı.]
En iyi bayan oyuncu; Cher (Moonstruck)
En iyi yardımcı erkek oyuncu; Sean Connery (The Untouchables) [Rakipleri arasında Danzel Washington ve Morgan Freeman da vardı.]
En iyi yardımcı bayan oyuncu; Olympia Dukakis (Moonstruck)
En iyi yönetmen; Bernardo Bertolucci (The Last Emperor)
En iyi senaryo; John Patrick Shanley (Moonstruck)

...

E tamam heralde, bu saatte de bütün Oskar törenini buraya aktaracağımı düşünmüyorsunuzdur heralde. Müsadenizle uzun bi' günün yorgunluğunu atmak için yazımı burada, aynen bu biçimde sonlandırıyorum. Kusuruma bakmayın ve diğer nostaljik incelemelerimi bekleyin. Sevgiler.

9 Ağustos 2009 Pazar

Phone Booth (2002)

Sene 2002, ya lise-hazırlık sınıfındayım ya da lise 1. "Fatih Hoca" diye bi' adam vardı. Böyle gitar felan çalardı. Favorileriyle dalga geçerdik felan. İşte o adam, bi' adet korsan CD vasıtasıyla izlettirmişti bu filmi bana ve sınıf arkadaşlarıma. Ta o zamandan beri aklımda kalmış, "iyi film" diye... Bugün de benden 10 yaş küçük kardeşimin ısrarlarıyla tekrar izlemek zorunda kaldım. Aslında aklımda Hüseyin'in tavsiyesi "Tape (2001)" vardı ama bu tip bi' nostalji, oldukca sıkıntılı geçen şu günlerimde hoş bi' lezzet bıraktı ağzımda. Hüseyin de kusuruma bakmaz artık, :). Bi' zahmet!

Film baştan aşağı kalite kokuyor. Yönetmeni tanımıyorum, bugüne kadar da hiçbir filmini izlediğimi hatırlamıyorum. İsmi Joel Schumacher, belki "özel hayranları vardır..." diye yazıyorum ama yine de sanmam. Senaryo Larry Cohen'e ait. Maniac Cop (2008) diye bi' filmi vardı. Onun da senaristiydi. Oyuncu kadrosuna gelince; tepede Colin Farrell var. Yanında da Forest Whitaker. Ayrıca pek fazla oyunculuklarını görmesek de, sesiyle Kiefer Sutherland(!!!) ve güzelliğiyle de Katie Holmes'ı izleyebilirsiniz.

Azıcık da filme değinelim; Hayatını düzenbazlık ve sözde ünlü isimlere menejerlik yaparak çeviren bi' işbilirin isteği dışında, bi' telefon kulübesinin içerisinde yaklaşık 1 saat geçirmesini anlatıyor. Evet, dikkatinizi çekmiştir. Filmin kaba-taslak %90'ı, yaklaşık 1 metre karelik bi' telefon kulübesinin içerisinde geçiyor fakat bu sizi korkutmasın. Film izlenmeyecek gibi değil. En azından sonu merak uyandırıyor.

"İyi film" demiyorum. Ancak "Kötü film" de diyemem. Colin Farrel'ın 7 sene önceki hali felan işte, takılın. (Bi' de In Brugges'de izleyin O'nu.)