30 Mayıs 2015 Cumartesi

Hitchcock (2012)


Merhaba, yine ben.

Alfred Hitchcock: You may call me Hitch. Hold the Cock.

Bu cumartesi akşamı da dayanamadım, Hitchcock'u izledim. Benim eski laptop'u çıkartmışlar. İçinden tonla film çıktı.

Neyse, deli filmdi yahu. Hiç beklemiyordum. Ha, Hitchcock'u seven adam bu tarz filmlerden pek hoşlanmaz. Muhtemelen Hitchcock kendisi hakkında böyle bir film yapılacağını öngörseydi, bir şekilde hukuksal olarak bunu engellemeyi bile denerdi.

Ama yine de enfes bir filmdi. Zira şu dünyada magazinel anlamda nadiren merak ettiğim kişilerden birisiydi Hitchcock. Her zaman. İzlemek için neden bu kadar bekledim, ben de bilmiyorum. 

Başrolde de efsanevi Hannibal karakterinin sahibi Anthony Hopkins Hitchcock'u canlandırıyor oysa ki... Neyi beklemişim gerçekten bilmiyorum. 

Bazı sahneler hakkında verdiği çeşitli ayrıntılar -doğru mu yanlış mı bilmiyorum ama eğlenceli olduğu kesin- olsun, Alfred Usta'nın hayatından ayrıntılar olsun, her yanıyla lezizdi. Mesela belki de dünya sinemasının en bilinen birkaç sahnesinden biri olan "Shower" sahnesinde bıçağı eline alıp, olaya bizzatihi olarak girmesi, söylenecek söz yok gerçekten.

Finali de ayrı nefisti. Özellikle şu alttaki sahne...


Alfred'i pek bilmiyoruz. Şimdi bu cumartesi gecesi "Alfred'i anlamak, dünyayı anlamaktır..." filan gibi üç noktalı cümleler kurmayacağım ama yine de siz Alfred'i anlamak için çaba sarfedin. Bu da bir dost tavsiyesi olsun.

Bye.








16 Mayıs 2015 Cumartesi

Birdman: Or (The Unexpected Virtue of Ignorance) (2014)



Cahilliğin umulmayan erdemi

Öncelikle Amores Perros'tan, sonra da 21 Grams'dan, Babel'den bildiğim efsane yönetmen Alejandro González Iñárritu son bombasıymış. Biutiful da var ama onu henüz izlemedim.

80'li yılların sonlarına doğru Tim Burton'un Batmani Michael Keaton'un başrolde olduğu bir garip süperkahraman filmi. Şimdi "süperkahraman filmi" dediğime de bakmayın lütfen. Aslında bir şizofreni tanısından, çok şiddetli bir kara mizahtan ya da bir süperkahraman filmleri eleştirisinden de bahsedenler olmuştur mutlaka. Biz "iyi film" noktasında buluşalım. Çok fazla kafa yormaya da lüzum yok zaten. İnternet "aneliz" dolu.

Ben bu film ile asıl performansa doydum. Edward Norton'u ne kadar özlemişim yahu. Bu kadar muazzam bir performans seyretmeyeli uzun zaman olmuştu. Normal şartlarda Hangover serisi ve Robert Downey Jr. ile çektiği komedi filmi ertesi yakaladığı çıkışı adeta "Biz zaten bu işlerin adamıyız yeaaa..." dermişcesine internette izlediğimiz "cigara" videolarında görmekten fazlasına şahit olmadığım Zach Galifianakis, Funny Games'deki performansı yeter Naomi Watts ve eskinin 2. sınıf gençlik dizileri/şimdinin iddialı yapımlarının ismi Emma Stone.

Müzikler de harikaydı.

Standartların dışlarında gezmeyi sevenler için, muazzam rol performansları ile dolu süpersonik bir film.

Çekinmeyin, dalın bence.













10 Mayıs 2015 Pazar

Exodus: Gods and Kings (2014)


Merhaba, ben geldim. Bunu yazmasam olmazdı.

"Bale kötü film yapmaz." düsturundan yola çıkarak izledim ve yine sağolsun yanıltmadı beni. Filmi çeken de Russell Crowe fetişli yönetmen Ridley Scott olunca hatrı sayılır bir iş olmuş.

Deli gibi de kadro kurmuşlar. Christian Bale, Joel Edgerton, Ben Kingsley, John Turturro'yu birlikte izleyebiliyorsunuz. 

Açıkcası filme başladığımda ne izleyeceğim hakkında bir fikrim de yoktu. Musa'nın hayatı çıktı. Genelde Afrikalılar'dan bildiğimiz (Evet, aslında Fenerli eski futbolcudan bildiğim) Moşeu isminin de Musa olduğunu öğrenip, cehaletimize de şaşmadık değil. Neyse. 

Eskisi kadar heyecanlı değilim, filmi çok fazla anlatmayacağım. Asıl maksatım büyük keyifle izlediğim bu filmin de günlüğünü tutmak. Yoksa ne yapayım, size Bale'in üstün yeteneklerini ya da Ridley Scott'un vizyounu mu öveyim? Zaten bir peygamber oynatacaksan, onu Bale oynar abi. Başka bir alternatif düşünmek hata olurdu zaten. Yoksa Ridley Baba bilmiyor mu "Russellciğim, sal sakalı gel..." demeyi? Üstelik 2011 yılı vizyona giren Zaten Jin líng shí san chai filmindeki "sahte papaz" rolünden sonra bu rolü Al Pacino'nun 40'lı yaşları gelse kapamazdı 2+2 = 4 yani.

***

Filmdeki bana göre en tuhaf ayrıntı, peygamber ile tanrı'nın iletişim şekliydi. Spoiler'ı çakıyorum; 6-7 yaşlarında bir veletten Tanrı yapmışlar, arada beliriyor ve sadece peygamber'e gözüküyor filan. Evet, dünyaki insanç sistemlerindeki inanışa yakın. Tek fark, Tanrı'nın gelip gelip peygamberi devamlı azarlaması ve peygamberin inanılanlarda olduğu gibi kavmi için af dilemesi vs. yerine "Ben yokum bu işte. Beni bu işe bulaştırma, bunun sorumlusu olmak istemiyorum." tipi cümleler ile sorumluluktan kaçmayı deniyor oluşuydu.

***

Meşhur Firavun Dayı'nın da Tanrı'yı kızdırıp, sebep olduğu felaketler güzel resmedilmişti. Birçoğunu fotoğrafladım. İncelersiniz.

***

İzleyin bu filmi. 

Peace.