22 Mart 2009 Pazar

Léon (1994)

Natalia Portman'ın ömründeki 2. sinema filmi deneyimiymiş. Tahminim, büyük yapımcıların dikkatini bu filmden sonra çekmiş. Gerçekten bu film, kendisi için büyük şans olmuş. Şimdilerde bi' takım erkeklerin hayallerini süsleyen güzel Portman, o zamanlar 13 yaşında ufak bi' velet. "Velet" dediğim, sadece biyolojik olarak. Sinema açısından yaklaşırsan, şimdikinden daha büyük, daha olgun.

Süper bi' film. Hem senaryo, hem yönetmenlik Luc Besson'un. Kendisini Taxi ve Transporter serilerinden hatırlayabilirsiniz. Oyuncu kadrosu da enfes. İlk kez televizyonda, sanırım Wasabi adlı film ile tanıştığım Jean Reno, psikopat katil rolünde Gary Oldman... İkisi de, kanatimce, sinemadan hakkettiklerini alamayanlardanlar. Natalia Portman da döktürüyor. Zaten o güzellikte bi' kadının, 13 yaşındaki şirin halini izlemek bile büyük keyif.

Hikaye de çok orijinal. Yani, yayımlandığı seneye vuruyorum da, öyle orijinal diyorum. Daha doğrusu tahmin ediyorum. Kısaca özetlemek gerekirse; İşinin en iyilerinden biri olan profesyonel suikastci Léon, yan komşusu ve ailesi öldürülen 12 yaşındaki bir kızı, kendisine sığınması üzerine, yanına alır. Ardından kızın ısrarlarına ve intikam duygusunun saflığına dayanamayarak O'na kendi işinden bi' şeyler sunmayı, öğretmeyi kabul eder. Çocukluğun verdiği hatalar, yanlış kararlar ve aptal düşünceler ile bu güzel ilişki çok berbat bi' yöne doğru sürüklenir.

Kimisi için "Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi filmi.". Ben böyle bi' tabir kullanmayacağım fakat kesinlikle izlemelisiniz. En azından Mathilda'nın Léon'dan ayrılırken yaptıkları diyalog için. Ya da hiç olmadı, söz konusu diyalog esnasında arkada çalan müzik için. Duygusallaşmak için.

Sevgiyle kalın, :).









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazmak için hiçbir engel teşkil etmez. Kelime doğrulama istemez, denetim beklemez. Öyle güzel bir yer burası.