28 Şubat 2013 Perşembe

Little Fockers (2010)


Jay Roach'ın yönettiği 2000 yapımı Meet the Parents ile başlayıp, 2004 yapımı Meet the Fockers ile devam den serinin 2010 yılında yapılmış üçüncü filmi. Bu sefer yönetmen koltuğunda American Pie'nın yönetmeni Paul Weitz var.

Film bana birazcık zorlama geldi. Benim bugüne kadar izlediğim en iyi komedi oyuncusu olan Robert De Niro'nun, Analyze That ve Analyze This filmlerinin oluşturduğu Anlyze serisi ile birlikte efsanevi komedi serisinin üzerine yapıldığı için yüksek beklentiyi tam olarak karşılayamamış olduğu açık. Fakat bu açıyı da Robert De Niro, Ben Stiller, Owen Wilson'a, Harvey Keitel, Jessica Alba ve Dustin Hoffman gibi müthiş bir kadroyla destek çıkmışlar.

Zaten bundan başkası da paklamazdı bizi. Aslında hiç yazmayacaktım ama diğer iki filmi yazmamış olduğum için bari bunu ekleyeyim istedim.












14 Şubat 2013 Perşembe

Django Unchained (2012)

Stephen: I count six shots, nigger.
Django: I count two guns, nigger. 
Bloğu ara sıra ziyaret eden herkes bilir. Western film çok severim. İntikam temalı filmleri çok severim. Quentin Tarantino filmlerini de çok severim. İşte Django Unchained tüm bu başlıkların biraraya toplanmış olduğu, harika bir film.

Bir kere şöyle söyleyelim; Müzikler enfes. Hem seçilmiş olanlar. Hem de orijinal olarak film için yapılmış olanlar. E Quentin Tarantino "Western" film yaparsa, o işe Ennio Morricone'yi dahil ediyor tabi.

Her ne kadar çok abartılsa da(IMDb Top250'de ilk 50'ye girmiş.) ve bence Quentin Tarantino'nun en önemli filmlerinden olan Inglorious Basterds filmi ile artık başyapıtlığında üstüne çıkmış, efsanevi ki ne efsanevi serisi Kill Bill'in Vol:3'ü arasında tabiri caizse gırgırına çektiği bir film bu Django. Hoş, QT'nin gırgırının ne noktalarda olabileceğini de görmemiz açısından gayet hoş olmasıyla birlikte; eğer ki Inglorious Basterds'in üzerine bir bomba daha beklerseniz, büyük hayalkırıklığı yaşayabilirsiniz de... Zaten filmi izleyince oluşan his "Quentin Tarantino dokulu Western film"'den öteye gitmiyor. Öyle ki Tarantino'da daha bu filmi çekeceğini söylediği anda, daha önce hiç yapmadığı gibi 1966 yılında çekilmiş efsane -Bugüne kadar izlemediğim nadir spagetti western filmlerden biridir. Şimdi remake'ini izledikten sonra da hiç izlenmez. :)).- "Django" filmine(Aslında buna film de denemez. Ardından gerek kendi yönetmeni, gerekse de bambaşka yönetmenlerce devam filmleri çekilmiş, karmaşık bir seridir...) bir remake yaparak, bunu bizlere çıtlatmıştı. Zaten kendisi de film için "Western" yerine "Southern" ifadesini kullanıyordu ki filmde de bu konuya birkaç defa vurgu yaptı. Bazı meselelerde "South kuralları" esas alındığı üzerine basılarak ifade edildi. Buna benzer anlamda daha önce de 1978 yılı mahsülü Inglorious Bastards aka Quel maledetto treno blindato filminden Inglorious Basterds'i çekmişti ama ona "remake" demek imkansızdı zira '78 yılında çekilen film ile Tarantino'nun çektiği film arasındaki benzerliklerin biri hikayenin Nazi işgali altındaki Fransa'da geçmesi, diğeri ise isim benzerliğiydi.

Fakat bu film öyle değil. Bu film tıpkı Django filminde olduğu gibi silah kullanmayı çok iyi bilen bir Django karakteri ve onun sevdiği kadın için hayatını tehlikeye atması falan ve filan üzerine dönen bir konu var.

Tabi işi bu noktasından tutunca çok basiretsiz durduğunu söyleyebiliriz. Peki bu filmin, ilk Django ikilemesinden ne farkı var? Yani Quentin Tarantino bu filmde ne gibi bir ayrıntı oluşturmuş? İnceden inceleyelim...

Bir western filmde kölelik/ırkçılık konusunu öncelikli sıraya almış. Evet, belki Jamie Foxx -bazı internet sitelerinde okuduğum için belirtme ihtiyacı görüyorum- ilk siyah kovboy değil ama filmdeki KKK göndermesi, ırkçının da ırkçı olmayanın da siyahları "nigger" diye çağırması, asla gerçekten var olup olmadığını bilemeyeceğimiz mandingo dövüşleri(İncele: http://www.imdb.com/title/tt0073349/combined, Bunu da incele:  http://www.slate.com/blogs/browbeat/2012/12/24/django_unchained_mandingo_fighting_were_any_slaves_really_forced_to_fight.html) gibi detaylarla, filmi başka bir boyutta izlememiz sağlanmıştı. Hatta bunun yanında Dr. King Schultz'ın Calvin Candie verdiği ayarla, belki de bu filmi izleyenlerin %95'ine ÜÇ SİLAHŞÖRLER kitabının yazarı Alexander Dumas'ın bir siyahi olduğunu öğretmesi de ayrı bir tarz olmakla beraber, bu tema altında verilebilecek güzel bir mesajdı diyebilirim.

Bir de tam Quentin Tarantino ayrıntıları diyebileceğim birkaç nokta daha dikkatimi çekti.

1- Leonardo DiCaprio'nun canlandırdığı Calvin Candy karakterinin dişleri niye öyle sarıydı?
2- Jamie Foxx'un ata eğersiz binişi. Çok zor bir iştir. Ayrıca filmin sonunda ata hükmedişi de güzeldi. O da çok zor bir iştir. Çok ciddi bir eğitimden geçmiş belli ki. Sanırım o at da kendi atıymış. İsmi Cheetah'mış. Çok da güzel bir attı doğrusu.
3- Dr. King Schultz'un Django ile gittikleri bir kasabanın şerifini öldürdükten sonra arka plandaki halkın tepkisi. Müthişti. Zaten Quentin Tarantino'da en fazla sevdiğim özelliklerden birisi de figüranları müthiş dikkat çekici bir noktada kullanmasıdır.
4- Calvin Candy'nin ekibindeki kırmızı peçeli kız kimdi? Neydi? Django'nun bastığı kulübede birkaç kişiyle birlikte öldürüldü ama olayı neydi? Ölmeden birkaç dakika önce eski fotoğraflara bakarken gördüm onu... Olayı neydi, çok merak ettim açıkcası. Onun için bir araştırma yapacağım sanırım.

Oyuncu kadrosuna gelince...

Law Abiding Citizen, Colletral, Ray gibi filmleriyle efsaneleşmiş Jamie Foxx... Hoş, onun yerine Quentin Tarantino'nun kafasındaki ilk isim Will Smith'miş. Smith'in de menajeri bu rolü kabul etmesini çok istemiş ama Smith nedense pas geçmiş. Onun haricinde de Idris Elba, Chris Tucker, Michael Kenneth Williams gibi isimler düşünülmüş Jamie Foxx ile birlikte. Jamie Foxx gayet güzel oturmuş ama ben şahsen bir The Wire hastası olarak Michael Kenneth Williams'ı orada görmeyi daha çok isterdim. Gerçi QT onun için başka bir rol yazmış ama o şu an sürdürmekte olduğu Boardwalk Empire takviminden dolayı bunu da reddetmiş.

Neyse, ikinci ismimiz Christopher Waltz. Biliyoruz ki oldukça eski bir sinemacılık tarihine sahip olmasına rağmen herkesin gönlünde Inglorious Basterds filmindeki Hans Landa karakteriyle oturdu. O filmde dört farklı dili müthiş akıcı bir şekilde konuşması ve oynadığı karaktere kattığı müthiş yorum ile bir anda kendisini dünyanın en büyük oyuncuları arasında buluvermişti. Tabi bunda Quentin Tarantino'nun etkisi çok net belliydi ki zaten ondan sonra oynadığı hiçbir karakter ile aynı tadı yakalayamamıştı ama yine QT ile yaptığı bu dönüş enfes olmuş.

Üçüncü isim Leonardo DiCaprio. Titanic. :D.

Dört; Samuel L. Motherfucking Jackson! Zaten artık farklı bir frekans ile oyunculuk işini sürdüren bu adam, bu filmde de ortalığı karıştırmış. Daha önce yanlış bilmiyorsam, beş farklı QT filminde oynayan Jackson, belki de bu kadar saygı duyulmasını biraz da ona borçlu sanki. Müthiş bir adam.

Bir de Django'nun karısını oynayan Kerry Washington vardı. Yine Ray filminde, Jamie Foxx'un canlandırdığı Ray'in de eşini canlandırdığını hatırladım.

Son olarak da yine bir Quentin Tarantino fırlamalığı; FRANCO NERO! Evet, bu filme ilham olan Django karakterine can veren adam. Franco Nero, bu filmde de Caprio'nun canlandırdığı Calvin Candy'nin ofisindeki mandigo dövüşü esnasında barda bekleyen Jamie Foxx'un canlandırdığı karakterin yanına gelen adam. İsmi Amerigo Vessepi'ydi. İşte Quentin Tarantino, sen o adamı al, yeni Django'nun yanına götür ve "İsmin ne?" diye sordur. Daha sonra "Django" cevabı alsın ve bu seferde "Heceleyebilir misin?" diye sorsun. Django ismini heceleyip "D is silent!" desin. Bunun üzerine de Django karakterini Django yapan adam "Biliyorum." diye fısıldasın. LOL! :D

Öyle işte.

Velhasıl kelam; Keyifle izleyin!