11 Mart 2009 Çarşamba

The Midnight Meat Train (2008)

Bu da bazı filmlerden. Bazıdan kastım, kesinlikle mantık aranmaması gereken, sadece yönetmenin verdiğini almaya çabalanması ve bu uğurda efor sarfedilmesi gereken filmler...

Yönetmeni Ryûhei Kitamura adında bi' Japon. Zaten filmde Japon sineması ezgileri taşımıyor değil. Şu an kendime, filmin kan ve vahşet dolu sahnelerini izlerken bi' Japon eli değdiğini tahmin edemediğim için kızıyorum. Aslında çok barizdi. Senaryo ise Clive Barker adlı bi' ağabeyimizin kaleminden çıkan kısa bi' hikayenin, Jeff Buhler adlı başka bi' ağabeyimiz tarafından ekranlaştırılmasıyla gerçekleştirilmiş. İyi de olmuş. Doomsday ile birlikte, 2008'in en psikopat iki filminden birine imza atmışlar işte. Daha ne olsun?

Filmi izlerken, her an bi' şeyler olacakmış sezgisini salgılamak, gerçekten de çok keyifli. Zaten filmi açarken "Biraz da kan göreyim..." hevesiyle hareket etmişim. Filmde beni, daha ilk sahnelerinden mahçup etmemiş. Kan, vahşet, yamyamlık diz boyu. Kötü adamı oynayan kişi (Lock, Stock and Two Smoking Barrels ve Snatch. filmlerinden tanıdığımız Vinnie Jones) cuk oturmuş. Leslie Bibb diye bi' şekerlik, yardımcı bayan oyuncu modunda hem güzelliği hem de sinematik olarak döktürüyor. Keşke Allah'tan "İnşallah iyi filmdir." yerine "İnşallah kasam parayla dolar da taşar!" gibisinden bi' temenni de bulunsaydım...

Bu arada unutmadan, filmin en zayıf halkası, başroldeki Leon adlı karakteri canlandıran Bradley Cooper... O olmamış, daha iyi birisi seçilebilirdi.

Nihayetle, eğer ki kanlı-bıçaklı, organların sağda solda gezdiği bi' film istiyorsanız, hiç tereddüt etmeden ekleyin listenize. Bi' kere daha uyarıyorum, hiçbir şekilde mantık güdmeyeceksiniz. Hem bu, sizin için de bi' tatil olur, :).






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazmak için hiçbir engel teşkil etmez. Kelime doğrulama istemez, denetim beklemez. Öyle güzel bir yer burası.