10 Mart 2009 Salı

Mongol (2007)

Bu film ile ilgili, 10 paragraf eleştiri yazabilirim. Fakat yapmayacağım. Gönlüm, bi' Rus filmini eleştirmeye elvermiyor.

Sergei Bodrov adlı Rus sinema adamının yazdığı, yönettiği ve finanse ettiği bi' film. Turetskiy Gambit adlı filmden sonra izlediğim ve bana "Bu Ruslar tarihi işlemeyi çok iyi biliyor..." dedirten bi' film olmuş. Başlıktan da anlaşılacağı üzere 2007 çıkışlı.

Hikaye Cengiz Han olarak bildiğimiz, Temudjin adlı bi' karakterin üzerinden, bu güne kadar kurulmuş en büyük imparatorluk olan Moğollar'ın doğum, gelişim ve mükemmelliğe ulaşım sürecini işliyor. Tabi yancıları olarak aşk, sadakat, hırs, intikam gibi temalar da mevcut.

Sinemasal olarak yaklaştığımızda da, şahsen ben, filme geçer not verdim. Her ne kadar oyunculuk vasat olsa da, aynı Turetskiy Gambit film'inde olduğu gibi müthiş savaş sahneleri, enfes ses efektleri ve kurgusuyla gayet iyi bi' yapım olmuş. Yani insanın, Rus Sinema'sını araştırası gelmiyor değil. Az biraz daha mecalim olsa ve listem de kabarık olmasa, şimdi başlatırdım işlemleri, :P.

Şahsi fikrim; Filmdeki kadın kavramıyla ilgili bi' sıkıntı var. Demek istediğim, o dönemden bugüne kadar baktığımızdaki gördüğümüz kadın profili ile, filmdeki kadın profili bambaşka. Yani, günümüzde Cengiz Han'ın eşi gibi süpersonik bi' kadın yok. Dolaylı yollardan da olsa, eşini kendi seçme şansını bulmuş ve değerlendirmiş, "Koskoca Cengiz Han'ı güldürebilen tek insan" olarak nam salmış bi' insan. Bitmedi, bi' de Cengiz Han'ın annesi var ki, o daha beter. Filmde çok kısa bi' rolü olmasına rağmen, çizdiği "Halkı için güçlü erkekler yetiştiren ve onları savaş, tarla ve bunlar gibi güç gerektiren işlerde kullanan kadın" imajından tiksindim.

Bi' de dikkatimi çeken bi' şey daha eklemek istiyorum. Diğer birkaç yazıda da belirttiğim gibi, aslında tarih bilimini çok sevmeme rağmen, okumayı pek sevmediğim için bu konuda pek bi' bilgim yok. Fakat "Moğollar" denildiğinde hepimizin bildiği gibi geleneklerine ölümüne sadık, kaba-saba, eğitim ve bilimi pek önemsemeyen, yalnızca savaşabilen ve geçtikleri yerlerde taş üstünde taş bırakmayan bi' ırk aklımıza gelir. Bu veri, iş bu filmde de bu açık ve net bi' şekilde mevcut. Ancak biraz farklı. Öyle ki, Cengiz Han karakteri, tıpkı babasının -sonunu getireceği aşikar olmasına rağmen- yaptığı gibi, geleneklerine körü körüne bağlı bi' insan. Fakat filmin başından-sonuna kadar -kendinden olmayan çocukları evlat edinmesi, Moğol geleneklerine ters düşen, "Kadın için savaşmak." eylemini gözü kapalı yapması ve bunlar gibi- geleneklerine karşı gelmesi ve en sonunda da en ciddi meseleye, yani Tanrı inancına karşı gelmesi ve bununla beraber gerçek bi' imparator olması çok enteresan geldi bana. Oysa biz, Cengiz Han'ın medeniyetin gelişmemesi adına ne kütüphaneler, ne medreseler telef ettiğini okumuştuk. Bu filmde öyle değil, koskoca krallığı telef ediyor fakat manastıra dokunmuyor falan.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazmak için hiçbir engel teşkil etmez. Kelime doğrulama istemez, denetim beklemez. Öyle güzel bir yer burası.