15 Mart 2009 Pazar

Mad Max Beyond Thunderdome (1985)

Mad Max serisinin 3. filmi; Yine kaos, yine fiyasko boyutu almış, kıyamet sonrası bi' dünya.

İlk filmi hatırlarsak; Henüz dünyanın yaşanabilinen bi' yer olduğu, devlet kurumlarının hala daha geçerliliğini koruduğu bir zamanda geçiyordu. Aile, aşk, sevgi, saygı ve bunlar gibi toplumsal ve insani kavramlar hala daha hayattaydı. Sadece dünya yavaş yavaş içinden çıkılmaz bi' hal alıyordu. Sonra bu durum, 2. filme yansıdı. Yasa kalmadı, çeteler oluştu. Yakıt için savaşlar başladı. İnsanlar hayatta kalabilmek için, insanlıktan çıkabiliyordu. Öldürmek, ölmemek için, sıradan bi' eylem boyutu almıştı.

Fakat 3. film?

3. filmde her şey biraz daha sıkıntılı. Kahraman Max 2. filmden dahi daha kötü bi' haldeydi. Dünyası da öyle. Öyle ki, Max gibi bi' adam bile, artık 1 değil, bi' düzine silah taşımaya başlamıştı. Benzini geçtim, domuz dışkılarından elde edilen metan gazı enerjisi için bile savaşlar başlamıştı. Tek güzellik, eskisi gibi dev ve teknoloji harikası uygar şehirler olmasa dahi, ufak ticaret merkezleri, kervanlar falan yeni yeni sisteme oturtulmakta, insanlar radyasyonlu da olsa, su satarak, yani ticaret yaparak geçimlerini sağlamaya çalıştıkları bi' dönemdi. Max bu dönemde, zerre umudun olmadığını çok iyi bilse de, umudu olanlara yardım etmeyi seçmişti.

Film ilk 2 filme göre, daha izlenilebilir değil. Belki öğlen saatinde izlediğim için bana öyle geldi ama sahneler ilk 2 filmde, daha okunabilirdi sanki. Fakat hikaye çok iyi. Max'in saçlar ağırmış, gözler kaymış biraz daha. Mel Gibson tabi, üstadlardan.

Son bi' şey ekleyeyim, şu kriz aynı bu şekilde devam ederse, George Miller'ın Mad Max teorisi de gerçek olur. "Demedi!" demeyin, filmi izleyin...






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazmak için hiçbir engel teşkil etmez. Kelime doğrulama istemez, denetim beklemez. Öyle güzel bir yer burası.