27 Mart 2009 Cuma

Armageddon (1998)

Bu filmi "Ya, uzun süredir Bruce Willis izlemiyorum." şeklinde dertlenmemin ardından izlemeye karar vermiştim.

Senaryosu, her ne kadar kolay yazılamayacak türden olsa da, benim içime sinmedi. "En büyük Amerika!", "Bakın, Dünyayı yine Amerikanlar kurtardı.", "Aa, Cami cemaatleri bile bu Amerikan zaferine kayıtsız kalmadılar!" tarzı mesajlardan tiksindiğimi bi' kere daha belirtmek bi' yana dursun, birkaç iyi adamın şu rezil dünyayı kurtarmak için didinmesi hikayesine pek kanım kaynamıyor. Ne bileyim, oldum olası böyleyim, :). Hikaye enteresan, güzel bi' noktadan yakalanmış. Sonrasını da bi' şekilde getirmişler işte. Armageddon kavramı Tevrat, İncil ve Kuran-ı Kerim'de de bulunan ve kıyamete yakın gerçekleşcek olması varsayılan büyük dinler arası savaşı simgeliyor. İncil'de ayrıntısı bilmemekle birlikte, Tevrat'ta Yahudilerin kazanacakları ve nihayet dünyanın hakimi olacakları, Kuran-ı Kerim'de ise Hıristiyanların Müslümanlar ile birleşip Yahudiler'e savaş açacakları, bu savaşın ardından da Müslümanlar'ın dünyanın hakimi olacakları yazılı(ymış.), (Gerçi kıyamet arefesinde ne hakimiyetiyse bu...). Filmde bu inanışlardan yola çıkmış. Sonrasında da ufak bi' yörünge hatasına kurban gitmiş. İşte kıyamet kopmak üzereyken, 14 tane ademoğlu olaya el koyuyor, durumu toparlıyorlar falan...

Yönetmene gelince, Michael Bay adında bi' adam. Transformers serisinin de yönetmeni. Aynı zamanda geçmişten hatırlayacağımız Bad Boys serisi, Pearl Harbor gibi yapımlarda da aynı görevde bulunmuştu. Ayrıca bu Armageddon filminde bulunan, olur olmaz cinsel sahneleri de sanırım söz konusu yönetmenin işi olan şu yapıma bağlayabiliri(z)m.

Filmi çok beğenmedim. Hani çok zorda kalmazsam, yıllar sonra dahi, bi' kere daha izleyebileceğimi ve buna hevesleneceğimi hiç sanmıyorum. Ancak filmin en güzel noktası oyunculuğu. Casting olayında iyi iş çıkarmışlar. Baktığınızda sinema tarihinin iyi oyuncularından diye nitelendirebileceğim Ben Affleck, Liv Tyler, Steve Buscemi (Efsanevi Reservoir Dogs'un, Efsanevi Mr. Pink'i), Owen Wilson, Michael Clarke Duncan gibi isimlerin yanına, sinema tarihinin gerçek oyuncularından Bruce Willis'i de eklemiş ve enfes bi' kadro oturtmuşlar. Yani çok net olarak söyleyebilirim ki, bu senaryo bu kadrodan daha vasat bi' kadro ile işlenseydi, bu vasat tadı bile yakalayamazdı.

"İzleyin" demiyorum. Diyemem. Fakat "İzlemeyin" de diyemem. Ben nötrüm, kararsızım.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazmak için hiçbir engel teşkil etmez. Kelime doğrulama istemez, denetim beklemez. Öyle güzel bir yer burası.