18 Mart 2009 Çarşamba

The Big Lebowski (1998)

Hayatım boyunca izlediğim en komik filmlerden biri. Tabi fazla zorlamayın. Ondan sonra "Yo, hiç komik değil bence..." şekliyle karşıma çıkarsınız. Canınız iyi senaryo çektiğinde yüklenin. Korkmanıza gerek yok, pişman olmayacaksınız.

Siz de suratını acayip acayip şekillere sokup ve bunun yanında absürd haller içerisinde bulunarak izleyiciyi güldürmeyi ve takdir kazanmayı hedeflerden sıkıldınız mı? Öyle ise hemen size 2 adres vereyim. 1. Guy Ritchie, 2.'si ise Coen Kardeşler... Bu adamların suç temasını mizahi bi' şekilde ele almalarından enteresan bi' zevk alıyorum. Üstelik, genelde, hem yazıp hem de yönetiyorlar ya, işte buna da hastayım. Sanki dünyanın dönmesini, "işlerin birbirine girmesi" gibi tanımlıyorlar. Yani ilk olay üçüncüsüne, ikincisi ise yedincisine bağlanıyor, arada kalan diğer olaylar ise kendi içlerinde ikilere, hatta üçlere ayrılıyor. This is the world, :).

Ayrıca bu Coen Kardeşler hakkında en beğendiğim olaylardan birisi de, gösterişten uzak, hiçbir şekilde artistlik patinaj gütmeyen işler yapmaları. Demek istediğim, "Ya ben yapıyorum filmimi. Seyirci anlamayabilir, seyirci zaten anlayacak olsa, seyirci olmaz, urada benim yerimde olur..." tarzı kasmalar.

Fazla uzatmaya gerek yok. Enfes oyunculuk(Jeff Bridges!!!), senaryo da öyle, harika müzikler(filmi sevmeseniz bile, bi' sonraki şarkıyı dinleyebilmek için kapatmayacaksınız.), kostüm(özellikle başrol oyuncusu Jeff Bridges'e uydurulmuş olanları) muazzam.

"Aman!" diyeyim, sakın es geçmeyin.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazmak için hiçbir engel teşkil etmez. Kelime doğrulama istemez, denetim beklemez. Öyle güzel bir yer burası.