26 Şubat 2009 Perşembe

The Curious Case Of Benjamin Button (2008) #7










Yok, hayır. Filmin, makyaj olayını aşmış olmasıyla ilgili hiçbir şey yazmayacağım. Zaten bunları sağda-solda yeterince okudunuz.

Geçenlerde, Oskar töreninin olduğu gece, NTV'de Cem Yılmaz ve Nurgül Yeşilçay'ın katıldıkları bi' sinema programını izliyorum. Cem Yılmaz, Benjamin Button'un hikayesinin birkaç sayfalık bi' öyküden uyarlandığını söyledi. Bugün, az önce, filmi izlemiş bulundum. Gerçekten çok şaşırdım. David Fincer'in tabiriyle, "David Fincer'in hayatının filmi". Bir röportajında söylediği üzere, hayatı boyunca bu filmi çekmek istemiş. İyi de etmiş yani. Eric Roth senaryolaştırmış.

Film müthiş bi' teknolojinin ürünü. Belli ki üzerinde çok emek var. Bunun güzelliği de, üzerinde maddi-manevi, bu denli emek harcanmış filmin, içerisinde barındırdığı duyguyu izleyiciye bu kadar güzel yansıtabilmesi. Misal, müzikler. Kimin elinden çıkmış, bilmiyorum fakat enfestiler. Özellikle, Cate Blanchett'in canlandırdığı Daisy karakterinin, Benjamin Button ile seneler sonra karşılaştığı ve tenha bi' dış mekanda Benjamin'e bale resitali sunarken arka plandan gelen saksafon sesi. Harikaydı resmen.

David Fincher'i zaten biliriz. Dev bi' sinema adamı. Zodiac, Fight Club, The Game, Se7en gibi filmleriyle tanır ve kendisine hayranlık duyarız. Bu son filmiyle, kendisini efsanelerin arasına soktu. Kullandığı anlatım, filmin kurgusu başlı başına harikaydı. Hele ki yine Cate Blanchett'in başından geçen trafik kazasının gelişim sürecini sunuşu vardı ki, of aman... O neydi öyle?.. Ayrıca, bi' de kendisine 7 kere yıldırım çarpmış olan adam da çok ilginçti. O'nun olayı neydi, ben anlamadım, :)).

Filmi izlerken, ilginç ilginç düşünceler ile cebelleştim. Baktım, Benjamin Button Daisy'nin şehvet teklifini geri çevirdi. Sonra zaman geçmeye başladı. Hem de, iki kişi için, zıt yönde. O çok pisti. Zamanın geçiş hızını, durup dururken, ikiyle çarptı ki, bu da bana yitirdiklerimi hatırlattı. Yani tam şu an, çok fena küfretmek istiyorum. Tabi bi' film izleyip de, "hayatımı değiştirmek zorunda olduğuma", "bundan sonra elimdeki fırsatları kaçırmamam gerektiğine" ve "dünyanın 3 günlük olduğuna" kanaat getirmeyeceğim, zaten bildiğim şeyler. Ancak her ne olursa olsun, Fincher, bu filmiyle benden bi' nokta yakaladı ve sanırım uzun bi' süre o noktanın peşini bırakmayacak.

Alacağın olsun Fincher baba...

Not: Filmin konseptine uygun, her zaman yaptığımdan ziyade, fotoğrafları yazının tepesine koydum.

Son olarak da; The Curious Case Of Benjamin Button (2008) #6

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazmak için hiçbir engel teşkil etmez. Kelime doğrulama istemez, denetim beklemez. Öyle güzel bir yer burası.