10 Mayıs 2010 Pazartesi

The Shining (1980)

3 büyük üstadın biraraya geldiği film; Jack Nicholson, Stanley Kubrick ve Stephen King... Gerçi kararsızım; "Bu 3'lüye Danny Lloyd'u da katsam mı acaba?" diye düşünüyorum şu an.

Yıllar önce izlerdim bunları. Çocukken de böyleydim, uyumayı pek sevmezdim. Cillop gibi yatağımı bırakır, gidip salona kurduğum yer yatağında birkaç saat uyursam uyurdum. O'na da "Uyumak" denebilirse artık. Genelde gece gece verilen Alfred Hitchcock-Stanley Kubrick filmlerini izlerdim. ("Niye sırf bu ikisinin filmleri ya?" diye bir şey sormazsınız heralde?"). İşte bazen böyle nostalji yapmayı seviyorum. Alfred Hitchcock'u çok severim, o yüzden O'nun filmlerinin tekrar gösterimlerini çok daha önce yaptım ama şu son günlerdeki(Secret Window filmini izledikten sonraki günler...) Stephen King romanlarından esinlenmiş filmlere dönüş yapmam gerektiğini düşünmüştüm ki bir de Jack Nicholson ile Stanley Kubrick'i de yakalayınca tuz-biber oldu.

Zaten müthiş bir oyuncu olduğunu bildiğimiz ve 1975'deki One Flew Over the Cuckoo's Nest filmindeki akıl hastası rolüyle tapılır noktaya ulaşmış olan Jack Nicholson reis'ten(CcC) aldığımız haz ortadayken, bir de yanına Shelley Duvall diye bir insan evladı koymuşlar ki bu filme heralde başka bir kadın koysan, aynı tadı yakalayamazsın. Ne bileyim ben, o pörtlek gözler. Bir orangutanınkini aratmayan çene ve damak yapısı ile, "korkan kadın" imajı için bir ekol olmuş resmen. IMDb'den filmografisine baktım. Fazla da bir hareket yok açıkcası ama oyunculuğuna hiçbir şey demek haddimize değil, çünkü gerçekten çok iyi.

Gerilim sevenler için çok iyi bir film olsa bile yine de Stanley Kubrick'in en pis huyu olan, olayları yavan bir bakış açısından yaklaşması insanı zaman zaman sıkıyor. Zaten fotoğrafcılıktan gelme olmasının sebep olduğunu düşündüğüm, akan filmin ortasına acayip fotoğrafik sahneler yerleştirme gibi bir başka pis huyuna bir kere daha şahit olurken, öbür taraftan da filmi bölüp bölüp tek düze bir şekilde anlatması iyi bir şey değil. Hoş, hikaye muhteşem, iyi de senaryolaştırılmış fakat benim şahsi fikrim, Kubrick bu hikayenin altından pek de hakkını vererek, kalkamamış. Biraz da iyimser bakınca; Kubrick sesleri çok sağlam kullanmış. Misal; Çocuğun bisiklete bindiği sahneler, insanların yürürken arkadaki sesler, Jack'in otelin içinde top oynadığı sahneler gibi birçok sahnede sesler öyle teknik kullanılmış ki; İzleyici mecburen geriliyor.

Evet, son olarak ufaklığa da geleceğim. Danny Lloyd. Merak etmeyin. Önce yine IMDb'den şöyle bir alıntı yapayım;
Date of Birth
1 January 1973, Chicago, Illinois, USA

Mini Biography
Danny Lloyd was selected for the role of Danny Torrance in Stanley Kubrick's The Shining (1980) because of his ability to concentrate for extended periods of time. Because of his age (6) and the genre of The Shining (1980) Danny was closely guarded by Kubrick during filming and didn't know it was a horror film until several years later. Despite his notoriety and his famous line "Redrum! Redrum!" Danny made only one more film and stated that he wasn't interested in an acting career.

Where Are They Now
(October 1999) Science teacher in the midwest.
(2007) Professor of biology at a community college in Elizabethtown, Kentucky.
(December 2007) Teacher of Hard Sciences in Missouri.
Sonra da şöyle bitireyim; İyi yönetmen olmak bu gibi bir şey galiba...

Not: Acaba romandaki karakterlerle filmdeki karakterlerin adları aynı mı? Bunu merak ettim nedense...

Sevgilerimle.












2 yorum:

  1. Vay ibne..

    Benden gördün diğ mi?
    :))

    YanıtlaSil
  2. Yok lan, senin blog sayfanın adresini unuttum oğlum. Giremiyorum ne zamandır. akjflkasjkfş

    YanıtlaSil

Yorum yazmak için hiçbir engel teşkil etmez. Kelime doğrulama istemez, denetim beklemez. Öyle güzel bir yer burası.