24 Kasım 2009 Salı

Inglourious Basterds (2009) #4

Açıkcası yaklaşık 1 senedir felan bu filmi izleyeceğim günü iple çektim. Beklentilerim çok yüksekti, Tarantino da ben gibi adamların, verdiği bu uzun((!)) aradan sonra beklentilerinin çok yüksek olacağını bilmesine rağmen, gayet rahat bi' şekilde, tamamen yapancı olduğu 2 etiketin altına girmişti ki bu Quentin Tarantino'nun özgüveninin ne kadar yüksek olduğuna bi' işaretti sanki.

Gerçekten de uzun zaman olmuştu. Tarantino ara sıra dostlarının yapımlarında yardımcı roller üstlense de, şöyle bi' Reservoir Dogs filminde olduğu gibi yazıp-yönettiği bi' iş yapalı çok olmuştu gerçekten. Bunu belirtmek lazım. Şu filmi izlemekle, ciddi anlamda bi' özlem gidermiş olduk, iyi oldu.

Tarantino'nun kandan vazgeçmeyişi, şu westernlere daldığım günlerde bana eski dönemimi hatırlattı da, tebessüm ettim.

Yönetmeni sabahtan beri övüyoruz. Zaten hep söylerim, kendi senaryosunu filmleştiren sinema adamları gözümde hep 1 puan öndedirler.

Q.T.'deki en güzel olaylardan biri de, inanılmaz film müziği seçiyor ve hatta sağda solda okuduklarıma göre, kendisi de filminin müziklerinin yapımına katkı sağlıyor. Oyuncu seçimi ise zaten harika. Bu hep böyle oldu. Çoğu aktörü bitimden aldı. Aslında bence bu film de Brad Pitt için müthiş bi' ilaç oldu çünkü kendisi iyiden iyiye magazin gazetesi aktörü olma yolunda gidiyordu. Oyunculuğuna zerre lafım yok ama o karıyı boşaması lazım sanki, :)). Neyse, Brad Pitt'in yanında Diane Kruger (Troy filminde Brad Pitt ile birlikte aynı kadro da yer almıştı. Sanırım Alman asıllı olması, bu rolü kapmasında etkili oldu. Amerikan Yahudiler ile işbirliği yapan Alman Aktristi oynadı.), Mélanie Laurent (Filmde Fransız yerlisi numarası yapan bi' Yahudi'yi canlandırıyordu, gerçek hayatta hakiki bi' Fransız.), Christoph Waltz (O bi' Avusturyalı. Filmde bi' Nazi dedektifi oynadı.), Eli Roth (Amerikalı bi' Yahudi), Michael Fassbender gibi oyuncular yerleştirmiş ki hepsi 10 numara performanslar sergilemişler. İzlerken mest oldum adeta.

Ara Not: Mélanie Laurent gibi burnu olan bi' sevgili isteyen erkekler, yalnız değilsiniz. :/.

Sinemacılık anlamında, her yönüyle mest olduğum bu filmin beni tek üzen yanı, Quentin Tarantino gibi, yıllarca Hollywood düzenine başkaldırmış bi' sinema adamının, tipik bi' Hollywood klişesine ve yalanına kendisini kaptırmış olmasıydı. Yani hep uyuz olduğumu belirttiğim bi' konu varsa, o da sinema sektörünün şu Naziler ile alıp veremedikleridir... Hayır, zaten şu koca dünyada kala kala 100-120 tane nazi sempatizanı kalmış, hala daha niye bu kadar savunmasız bi' olguya saldırırsınız bilmem. Bu propaganda kokulu işler, hep midemi bulandırıyor. Tabi görünen o ki, bunu böyle blog sayfasında dile getirerek engelleyemediğimiz için, olaydan zevk almaya bakıyoruz. E, bu yüzden de bu mide bulandıran ayrıntıyı atlayıp, filmi çok beğendiğimizi söylemek zorundayız.

Aslında benim yazılaştırabileceğim kadar basit bi' film değil bu ama kısaca; Sinema, tarih, drama, kan ve ayak fetişine ilgi duyan herkesin izlemesi gereken bi' başyapıt.

SOYSUZ PİÇLER!!!


























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazmak için hiçbir engel teşkil etmez. Kelime doğrulama istemez, denetim beklemez. Öyle güzel bir yer burası.