11 Kasım 2009 Çarşamba

Double Indemnity (1944)

Bana bu filmi ilk olarak bi' internet dostu tavsiye etmişti. Kendisinin film tavsiyelerine sonsuz saygı duysam da, nedense bu filmi izlemek için kendimi bi' türlü motive edememiştim. Ta ki bugünkü kendime layık gördüğüm, evden çıkmadan önce bi' film izleme seansına kadar. Aslında bizim kali'nin(tanıyanlar tanır...) tavsiyesine uyacaktım ama en fazla 2 saatim vardı. Ben de 1 saat 47 dakikalık Double Indemnity'i seçtim.

Film 1944 yılında çekilmiş muazzam bi' Film-Noir. Gerçi "Film-Noir türünü, istemeden de olsa, keşfeden yönetmen olarak bilinen" Billy Wilder o zamanlar "Şöyle bi' Film-Noir çekeyim de, millet görsün!" gibi düşünmemiş olsa da rutin sinemadan sıkıldığını belli edercesine yöneldiği bu farklı tür, yıllar sonra biz sinema severler için incelenmesi gereken ciddi bi' sinema kategorisi haline gelecekti.

Hikaye 1938'de geçiyor. Zengin kocasının ölümünden alacağı sigorta bedelinin peşine düşen bi' kadın ve o kadınla işbirliği yapan bi' sigortacının söz konusu bedeli almak için başvurduğu yöntemler ile birlikte, ilk görüşte başlayan o sanal aşklarını anlatıyor. Senaryo süper. Örneğin filmin anlattığı suç planı müthiş. Bu kadar iyi tasarlanabilir. Yani uygulasan, tutar. O parayı da o sigorta şirketinden alırsın. Senaryonun yanında, filmin diyalogları da harikulade. Tam bi' Film-Noir'e yaraşır şekilde, yine belirtiyorum, tasarlanmış.Fakat beni yine de daha başka şeyler ilgilendiriyor. Sonuçta bu film 1944'de çekildi, iyi bi' senaryo sinemalaştırıldı. Bunlar kabulümdür. Ancak siz de takdir edersiniz ki, 1944'den sonra da yüzlerce iyi senaryo yazıldı. O yüzden bu tip klasiklerde incelediğim şey başka.

Öncelikle fantastik derecedeki iyi oyunculuğa değinmek lazım. Fazla da uzatmaya gerek yok sanki. Yıllar önce, günümüz sinemasından kat be kat daha kaliteli bi' oyunculuk sergileniyordu. Bu zaten aşikar bi' mesele.

Bence bu tip klasiklerde en fazla ilgilenmesi gereken nokta, dönemin şartlarını incelemektir. Misal ben bu filmde 1938 yılında sıradan insanların dahi asansör kullanıldığını gördüm. 1938 yılında sıradan insanların dahi Bowling oynayabildiklerine şahit oldum. 1938 yılında, trenlerde sigara yasağı olduğunu, ancak trenin en arka tarafındaki üstü açık bölümünde sigara içilebildiğini öğrendim. Böyle şeyler.

Sinemacılık adına da şöyle bi' şey dikkatimi çekti; Double Indemnity, benim bugüne kadar izledigim filmlerin arasindaki, hikayeyi ana karakterin agzindan, sanki geçmis zamanda olmuscasina, anlatan en eski film. Belki de sinema tarihinin en eskisi. Dile kolay; 1944. Bu Billy Wilder büyük adam!

Hele filmin o son sahnesi, (!). *YORUMSUZ*

Bi' de bu filmin 7 dalda Oscar'a aday olması ve hiçbir ödül alamaması diye bi' hadise daha var. Onu da IMDb reis'in şu sayfasından inceleyebilir ve yorumlayabilirsiniz; http://www.imdb.com/title/tt0036775/awards


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazmak için hiçbir engel teşkil etmez. Kelime doğrulama istemez, denetim beklemez. Öyle güzel bir yer burası.