14 Haziran 2010 Pazartesi

The Collector (2009)

Daha önce Saw serisinin 5. ve 6. filmlerinin senaryolarında yer almış ve 7. filmin(?, oha) senaryosuna da katkısı bulunacak olan Marcus Dunstan'ın çekmiş olduğu ilk film. Doğal olarak senaryosunu da kendi yazmış. 1975 doğumlu bu adamın beni heyecanlandırdığını ve bundan sonra çekeceği ilk filmi merakla beklediğimi söyleyebilirim ki filmde ikincisi için ciddi bir zemin hazırlayarak bitti. Yani öyle "Ya bir açık nokta bırakalım da belki tutarsa yenisini çekereiz..." mantığından ziyade, film tam anlamıyla bitmedi.

Senaryo çok iyi değil. Kurgu da öyle. Daha cast akmadan önceki ilk sahnedeki adamın ağzını eliyle kapatarak adeta "Burada patron benim. Ben istemeden siz hiçbir şey göremezsiniz." imasında bulunarak raconu kesmiş Marcus. Git gide klişeleşen korku-gerilim filmleri için yeni bir ümit doğmuş gibi olmuş sanki. Film tabi ki mükemmel değil. Fakat her eksiğin öteki tarafında bir güzellik yakaladığınız ve yönetmenin ilk filmini test ettiğiniz için bazı şeyleri görmezden gelebiliyorsunuz. "Senaryo çok iyi değil ama orijinal bir hikaye. Kurgu çok zayıf ama kamera çok iyi kullanılmış." gibi...

Zaten bu tarz filmlerden keyif almak için bazı şeyleri görmezden gelmeniz gerekebiliyor. Mesela oyunculuk aramayacaksın. "Şöyle korkmaya müsait bir surat, bu tarz filmlerde yeterli olur." diyebilmeme rağmen, bu filmdeki Josh Stewart gayet başarılıydı.

Bir de şu filmlerde artık olmaması gereken bir şey var. Bu film o ayrıntıyı da aklıma getirdi ve yazmam lazım. Şimdi şu mağdur adaylarının katilin elinden kurtulma imkanı yakalamalarına rağmen ve bununla birlikte o vahşeti de yaşamış kişiler olmalarıyla birlikte geride kalanları kurtarma çabaları için kendilerini tehlikeye atmaları kadar saçma bir şey yok. Yani artık seyirci bu tarz hareket eden karakterler için "Vay be ne cesur adam. Helal olsun, işte insanlık bu!" diyecek kadar gerizekalı değil. Bilakis "Aptal bir insanmışsın be dostum." diye düşünüyoruz. Yapımcılar, senaristler felan bunu artık anlamalılar.

Bir de o telefonu kullanmasında bir sakınca yoktu. Sonuçta telefonla konuşmak için illa ahizeyi kulağınıza koymak zorunda değilsiniz.

Son olarak da mümkünse bir tane Madeline Zima istiyorum.

Saygılar.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazmak için hiçbir engel teşkil etmez. Kelime doğrulama istemez, denetim beklemez. Öyle güzel bir yer burası.