7 Ocak 2010 Perşembe

Gamer (2009)

Aslında bu filmi sevmemek için hiçbir sebep yok. Peki neden? Çünkü "Sweet Dreams". :).

Hükümet ile birlikte çalışan(ayrıntıyla; dönen sistemin gelirlerinin bi' kısmı hükümete, ülkedeki hapishaneleri iyileştirme çalışmalarına harcanması için ödeniyor.), insanları birer oyun parçası olarak kullanan dev bi' şirket. Oyunu da şöyle açıklayayım. The Sims'in gerçek insanlarla oynananı. Tabi buradaki fark, zenginin fakir ile oynaması. Şöyle ki, sosyo ekonomik pozisyonu, diğerlerine göre daha aşağı seviyelerde olan insanlar bu oyunda karakter olabilmek için sisteme başvuruyorlar. Sistem de bu karakterlerin beyin hücrelerini, kendi ürettikleri bi' beyin hücresiyle değiştiriyor ve bildiğimiz canlı-kanlı insanları diğer canlı-kanlı insanların yönetimine sunuyorlar. Aslında bakıldığında öncelikle masum(!) bi' sosyalleşme oyunu tasarlamış olan bu şirket, daha sonra işe biraz daha heyecan(!) katabilmek adına, yine canlı insanlarla oynanan bi' "ölüm oyunu" tasarlıyor. Oyundaki karakterler muebbet hapis cezasına çarptırılmış insanlardan seçiliyor ve bu karakterlerin kontrolleri de yine aynı sistemde diğer insanlara sunuluyor. Kazanana da özgürlük vaadediliyor. Tabi insanların bu sisteme olan aşırı ilgisi şirketin hızla büyümesine sebep oluyor ve şirketin bu engellenemez büyüyüşünü kendi kötü emellerine alet etmek için kullanmaya başlayan şirkentin ve sistemin kurucusu, tam istediklerini başarmaya başlıyor ki önüne ölüm oyununa dahil olmuş ailesi için her şeyi göze alabilmiş, alabilen ve alabilecek bi' adam çıkıyor... Bi' de bu şirkete ve şirketin politikasına karşı cephe almış, korsan bi' bilgisayar ekibi.
"I've got you under my skin."
Genel hatlarıyla "Zenginin fakiri ölüm oyununda piyon olarak kullanması" teması birçok filmde işlendi. Ben de bunlarınbirçoğunu bizzat izledim. Bu anlamda orijinal bi' fikir değil fakat ayrıntılarıyla güzelleşmiş bi' film. Öte yandan yönetmenliği ve senaristliği üstlenmiş Mark Neveldine ve Brian Taylor de çok başarılılar. Belki bi' başyapıt ya da yarın birgün bi' arkadaşıma tavsiye edebileceğim bi' film olmamış, doğrudur fakat izlediğim için de kesinlikle pişman değilim. Ayrıca anladım ki, bu piyasanın Gerard Butler gibi oyunculara, en azından bu tip eğlencelik filmler için ihtiyacı var. Ayrıca Michael C. Hall'ın etkileyici "kötü adam"(!) performansını da es geçmemek gerek.

Şimdi ekran görüntüleri;


















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazmak için hiçbir engel teşkil etmez. Kelime doğrulama istemez, denetim beklemez. Öyle güzel bir yer burası.