14 Temmuz 2010 Çarşamba

The Brave One (2007)

Önce intikam temalı ve birazcık da insan psikolojisini irdelemiş bir film. Hikaye genel hatlarıyla klasik. Adalet yetmez. Bu sebeple mağdur kendi adaletini kendi sağlamaya başlar. Fakat ayrıntıladığımız zaman, öyle sıradan bir film olmadığını görebilirsiniz. Başrollerinde en sevdiğim kadın oyunculardan birisi olan Jodie Foster ile yine en sevdiğim siyahi oyunculardan biri olan Terrence Howard var. Jodie Foster, adaletin peşinde koşan karakteri canlandırıyor. Evet, yani söz konusu karakter bir kadın. Bence bu bile fil için farklı bir özellik.

Yönetmen ise Neil Jordan. Şu en son Ondine'yi sunan adam.

Tıpkı dün izlediğim gibi, metinleriyle ön plana çıkmış bir filmdi. Hele bir tanesine çok güldüm. Olay yerine araştırmaya gelen dedektif ve arkadaşı yerde bir iPod bulurlar ve diyalog gelişir;
- Radiohead, U2, Dixie Chicks...
+ No Wu-Tang?
- I dont think this is his.
Şimdi ben bu filmi izledikten sonra, şu "Sinemada anti-klişe" muhabbetiyle ilgili bir şeyler yazasım geldi. İnsanların düştüğü bir hata var. O da "Ya hep aynı, klasik saçma hikayeler işte." şeklinde düşünmek. Bu düşüncenin yanlış olduğu nokta, izleyicinin yönetmenin öznel yorumlarını dikkate almaması ya da görememesinden kaynaklanmasından başka bir sebebe sahip olamaz. Ufak bir tavsiyem var, filmleri sahne sahne izlemeye çalışım.

Bir de şey var; Hoşuma gitti. Söz konusu adaletini manuel yollarla kendi sağlamaya çalışan karakterin mesleği bir radyo dj'i olmaktır. Kendisini mağdur edenlerden önce, şehirdeki kötüleri(bu arada filmde inceden bir karanlık şehir teması da hakim...) haklamaya başlamışken, olayın kamuoyunda duyulmaya ve tartışılmaya başlamasının ardından, kendi radyo programına telefon bağlantısı kabul etmeye başlaması ve halkın bu konudaki fikirlerini dinlemesi çok enteresandı. Sonu da çok yavandı.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazmak için hiçbir engel teşkil etmez. Kelime doğrulama istemez, denetim beklemez. Öyle güzel bir yer burası.