26 Eylül 2012 Çarşamba

The Fighter (2010)


Gerçek hikaye, gerçek görüntüler ile desteklenmiş. Gerçek hikayelerden uyarlanmış filmleri her zaman sevmişimdir. Bunu da bu platformda çokça dile getirdim. Az önce yine söyledim. Aslında filmi izlememe sebep olan şey direkt son zamanlardaki Christian Bale hayranlığım. Bu belli bir süreçte yaşayacağım bir trip mi bilmiyorum ama şu an kendi kendime sorduğumda, ÇOK İDDİALI BİR İFADE AMA, sıralama yapsam ilk üçe rahatlıkla koyabileceğim bir isim olduğunu söyleyebilirim.

Neyse, Bale bir kenarda dursun. Biz filme geçelim.

Bugüne kadar birçok boksör hayatı anlatan film izledik. Rocky serisi bu meselenin en en en çok bilinenidir. Rambo serisiyle birlikte bugünki Sly'ı Sly yapan seridir. Will Smith'in Muhamed Ali Clay'ı canlandırdığı -hoş, benim gibi Muhammed Ali Clay hayranı bir insan olarak, o filmde pek ALİ'nin anlatılmadığını düşünsem de- Ali filmi iki oskara aday gösterilmişti. Robert De Niro'nun Raging Bull filmi, biri Robert De Niro'ya en iyi erkek oyuncu dalında olmak üzere, iki oskar kazanmıştır. Ben pek sevmedim ama Russell Crowe'un başrol oynadığı Cindirella Man sinema dünyasında hatrı sayılır filmlerden birisidir. Üç oskara aday gösterilmişti. Clint Eastwood Ağabey'in yönettiği ve başrollerinde oynadığı Million Dollar Baby de çok büyük ses getirmişti. Dört oskar kazandı. Bugüne kadar,az önce yazdıklarımdan hariç olmak üzere aklıma gelmeyen daha bir sürü boks/boksör filmi çekildi. (Hatta ufak bir google araştırmasıyla gözüme çarpan sayfayı da buradan linkleyeyim: http://artofmanliness.com/2010/02/10/14-best-boxing-movies/). Bunlardan hariç Muhammed Ali Clay olsun, Mike Tyson olsun, bunlar gibi adamlar için de birçok belgeseller yapıldı.

Aslında bu film de diğer boks filmlerinden çok farklı değil gibi. Bir boksör hikayesinin olmazsa olmazı UNDERDOG temasıdır. Yani ezilmişliğin, yenilmişliğin, bitikliğin ve EN DİBE ÇÖKMÜŞLÜĞÜN hissedildiği anlardan EN YUKARI ÇIKMANIN hikayesi, bu boks filmlerinin vazgeçilmezidir. Zaten hiç kimse çok zengin bir ailenin çocuğu olarak doğmuş, 12 yaşından beri en iyi şartlarda, en kaliteli spor salonlarında antrenman yapa yapa dünya şampiyonluğu kazanmış bir boksörün hikayesini merak etmez ki boks sporuna azıcık ilgi duyan herkes bilir ki hemen hemen başarılı boksörlerin hepsi, belki %99'u yoksul veya sorunlu bir yaşantıdan çıkıp o malum noktalara gelmişlerdir.

Neyse.

Sonuç olarak gelmek istediğim nokta; eğer bir boks filmi yapıyorsanız ve sene artık 2010 olduysa, farklı bir şeyler denemelisiniz. David O. Russell buna pek önem vermemiş. Malesef bu farklılığı çok yetenekli bir oyuncu kadrosuyla birlikte, belki de Amerika'da kulaktan kulağa konuşulan gerçek bir yaşam öyküsünü kullanmak suretiyle yakalamaya çalışmış ki bu aslında o kadar da yeterli bir sonuç ortaya koymamış.

Yani, benim şahsi fikrim ve gözlemim diyor ki; Russell bu filmi





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazmak için hiçbir engel teşkil etmez. Kelime doğrulama istemez, denetim beklemez. Öyle güzel bir yer burası.