2 Eylül 2011 Cuma

127 Hours (2010)


"A Danny Boyle Film..."

Bir gerçekten romana, o romandan da sinema senaryosuna uyarlanmış, bambaşka bir hikaye!

E zaten "A Danny Boyle Film..." ifadesi var. Eğer bir filmde şu üstteki etiket varsa, o filmde iş vardır demektir. Bunu bir kere daha tasdik etti adam. Hayır dostum, baksana şu linke; http://www.imdb.com/name/nm0000965/filmorate

Müzikleriyle, sahneleri ve sahne geçişleriyle, kısacası yönetmenlik performansıyla harikulade bir film. James Franco'nun da o biçim oyunculuğu var. Rise of the Planet of the Apes filminden belli ediyordu zaten kendisini. Bu filmde bir kere daha gördük. Çok beğendik. IMDb'den bir sonraki filmine baktık filan. (Ek bilgi: http://www.imdb.com/name/nm0290556/)

Şimdi ilk etapta "kariyeri başarılarla dolu bir yönetmenin daha iyisini yapabilmek adına çabalarken tırtlaması" olayına denk geleceğimi düşündüm çünkü filmin konusu gerçekten çok acayipti. Bir tracker sevdalısı filan. Aslında hiç izlemeyecektim de sinema hakkında fazla yorum yapmayan bir arkadaşımın laf arasında geçen "127 Hours güzel filmmiş." tadındaki cümlesi de tetikledi biraz beni. Olur öyle arada. Fakat asıl tetikleyici unsurlar tabi ki Danny Boyle ve O'nun 28 serisinin yanında bir de müthiş can sıkıntımdı. Bunların yüzü suyu hürmetine açtım filmi ve başladım izlemeye. Daha ilk saniyelerinde, filmin açılışı bile süperdi. Hele o elin parmaklarının, o isviçre çakısına uzanamaması "Aha lazım olacak o ileride!!!" dedirterek, seyirciyi filme bağlama tekniğiydi ki çok da zekiceydi bence. Sonra tracking başladı.

Aman YA RABB!!!

Böyle muazzam bir spor olamazdı yani. Bir insan evladı bu sporu yapmadan ölmemeliydi. Yaklaşık 15 dakika boyunca izlediğimiz görüntüler sonucu, kafada "Acaba fazla masraf olur mu şu tracking olayı bana?" tarzı sorular sordurmaya başladı ki o 15 dakika sonundaki bir anlık gaflet ve akabinde gelen "S**erim böyle sporu lan!" tadı. :D. Ürperticiydi gerçekten. Danny Boyle farkı işte. Seyircinin aklıyla oynayan bir yönetmen bu.

Neyse işte, devamı zaten açlık, susuzlukluk, çağresizlik ve bunların doğurduğu psikolojik ve fiziksel sonuçlar.

O talk show parodili bölüm çok iyiydi. Bir de Danny Boyle'nin, 28 serisine vefa yaparmışcasına çizdiği o zombi resmi.

Muhteşem bir filmdi ya!











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazmak için hiçbir engel teşkil etmez. Kelime doğrulama istemez, denetim beklemez. Öyle güzel bir yer burası.