25 Temmuz 2012 Çarşamba

Funny Games (2007)

- Why are you doing this?
+ Why not?

Diğer bir adıyla, Funny Games U.S.

Alman yönetmen Michael Haneke'nin 1997 yılında izleyiciye sunduğu, kendisinin yazıp yönetmiş olduğu filmin, 10 sene sonra İngilizce'ye çevrilmiş olanı. Kadro değişik bir de, o kadar. Sanıyorum bunu, filmi daha büyük kitlelere ulaştırmak için yapmış. İyi de yapmış, çok güzel de yapmış. Evet. Birkaç gün izledim. Ne zamandır yazmak istiyordum çünkü bu filmin bloğumda illa ki olması gerektiğini düşünüyordum fakat bir türlü fırsat olmuyordu. Kısmet bu sabahaymış. Açtım film hakkındaki notlarımı, yazımı yazmaya başladım.

Filmi bir dostumun tavsiyesi üzerine bayağı bir zaman önce edinmiştim. Fakat bek sıcak bakmıyordum bir türlü. Sonra boş bir vakit bulduğumda sarıldım ve çok şaşırdım.

Oysa film gayet NORMAL(!) başlamıştı. Varlıklı ve NORMAL oldukları, kullandıkları arabadan tutun da oynadıkları oyuna ve hatta giyindikleri kıyafetlerde bile gözlemlenebilen üç kişilik bir aile, dünyanın en sıkıcı ve tırt şarkılarını dinleye dinleye, sanırım, yazlıklarına doğru gidiyorlardı. Ta ki kırmızı, dev fontlarla ekranda "FUNNY GAMES" yazısı belirene kadar. Zira o tam da o saniye şu EUROVISION'u kazanıp, bizim Sibel Tüzün ile French Kiss yapan LORDI miydi, ne halttı, o grubun şarkıları gibi çılgın, böğürmeli vs Kuzey ülkelerinin metal gruplarının şarkılarına benzer bir şarkı girdi. O an, ileride olacakları tahmin edemedim elbette ama ciddi anlamda fikir sahibi olduğum çok açıktı.

İzleyiciyle alay eden(-ki iki sahnede bunu acayip abartmış Haneke... Onlara birazdan değineceğim...) ve psikopat tanımını başka bir yerde rastlayamayacağınız kadar ilginç işlemiş, beyaz renkten insanları soğutmayı and içmiş(-de olabilir :P) bir film işte. Seyirciye sürekli "Hadi lan, artık bir şey olsun! Hadi ya!" tribi yaşatan, karakterlerini, özellikle bayan ve güçsüz olduğu için Naomi Watts'ın tarafında olmasını sağlayıp, daha sonra o sevdirdiği karakteri bir parmak şıklatmasıyla yok eden, kafayı yediren bir film.

Oyuncular özenle seçilmiş ve çok başırılıydı. Özellikle 2003 yapımı The Dreamers filmiyle bilinen Michael Pitt ile yanındaki Brady Corbet(-bu da şu ödüllü Melancoholia'daki Tim'di) ikilisi çok, çok, çok başarılıydı. Tim Roth zaten üstad. Hoş, fazla bir olayı yoktu. "Çaresiz kalan baba" rolünde yapması gerekeni yapmış. Naomi Watts da çok başarılıydı. Özellikle doğaçlama ve nasıl gelişeceği asla bilinemeyecek, sadece oyuncunun elinde olan sahnelerde, ki bu sahneleri iyi idare eden yönetmen yönetmenin hasıdır, müthiş performanslar göstermiş. Özellikle ellerinin ve ayaklarının bağlandığı sahnelere dikkat edersiniz.

Sonra şu iki üst paragrafta değineceğim dediğim konuya gelelim. Filmi izlemediyseniz ve spoiler korkunuz varsa, bu paragrafı okumadan alttaki capture'lara ilerleyin. Şimdi bu filmde, Haneke'nin, seyirciyi iyice kontrol almak için yaptığı iki farklı olay vardı. Birincisi, ev halkı ve psikopatlar arasındaki diyaloglar ilerlerken, birden manyaklardan birinin kameraya dönüp "Siz de onların yanındasınız değil mi?" diye sorması, az önce dediğim gibi seyirciyi olaya kitlemek ve belki de bir anlık gerilim uykusundan uyandırmak(çünkü o uykuya bir daha yattığın zaman şiddeti daha yüksek ve etkileyici olacaktı) adına çok akılcıl ve bir o kadar da filmin gidişhattını bozan bir hamleydi ama bence de o risk alınırdı. O sahneyi açıp bir daha izleyebilirsiniz. İkinci sahne de, Naomi Watts'ın, bir boşluktan yararlanıp, can havliyle ortada duran tüfeğe sarılıp, manyaklardan birini vurmasından sonra diğer bir manyağın "Where is that fucking REMOTE!"(-cümle yanlış olabilir.) diye bağırıp, uzaktan kumandayı bulması ve filmi geri sarmasıydı. Buradaki olay da yönetmen Haneke'nin izleyiciye, "Hiç boşuna heveslenmeyin, burada kötüler kazanır." demesiydi. Şahsen ben, o sahnede anladım ki bu filmden iyiler sağ çıkamayacaktı. Nitekim öyle de oldu.

Görseller de filmle süreç sıralamasına göre yüklendi. Buradan da filmin git gide ne kadar karanlıklaştığını gözlemleyebilirsiniz...






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazmak için hiçbir engel teşkil etmez. Kelime doğrulama istemez, denetim beklemez. Öyle güzel bir yer burası.