Rodrigo Cortés diye bir ağabey yazmış, yine kendisi yönetmiş. Ana teması, tıpkı The Reaping filmindeki gibi, doğaüstü olaylara açıklamalar getirmekle nam salmış bilim adamı/adamları ve bu doğrultuda başlarına gelen ilginç olaylar. Tabi son olay, her zaman en zoru ve en kafa karıştırıcı olanıdır. Bu filmde de öyleydi.
Tek tatmin olduğum noktası, uzun süre sonra yeni bir Robert De Niro performansına şahit olduğum bu filmde, zilyon tane klişe vardı. Saymakla bitmez. Klişeleri saymaya zaten gerek yok ama annesinin mide ağrısı, bir medyum tarafından "önemsiz" diye tanımlandıktan sonra mide kanserine yakalanıp vefat ettiği için doğa üstü olaylara savaş açan bir bilim adamı söz konusu ki "Ehhh..." dedirtti.
Yani asla bir yönetmenin ya da senaryonun, değindiği bütün konuların açıklamasını yapmak zorunda olduğunu savunanlardan değilim ama böyle bir hikayede, aşırı uçarı olayların döndüğü bir temada bunu yapmadığınız takdirde ciddiyetinizi ve saygınlığınızı kaybedersiniz. Hani, en sonunda sahtekar çıkaracağınız(O da en başından beri belliydi. Şu sahte körlük filan, çok barizdi.) adamın, sözde gerçekleştirmiş olduğu uçarı eylemlerin nasıl yapıldığını anlatmadığın zaman, "Orayı yazamamış." oluyorsun işte. Çünkü bu adam sahtekar lan! Uçmasını anladım, tamam ama o intihar eden kuşları nasıl organize ettin? Ya da o evi nasıl dağıttın? Karakteri De Niro canlandırıyor diye her şeyi yapabilmesi normal mi kabul ediliyor, tam anlamadım da...
Bir de şu poster eğer resmi ise filmin ne kadar dandik bir mantıkla organize edildiğinin en müthiş örneği aslında. O sondaki bugüne kadar 234329845923094 kere kullanılmış "Aaaa, aslında benmişim lan..." tribi bu işin artık cılkının çıktığı saniyedir. "This Year's The Sixth Sense" nedir be arkadaş?
Neyse.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazmak için hiçbir engel teşkil etmez. Kelime doğrulama istemez, denetim beklemez. Öyle güzel bir yer burası.