
5 Haziran 2009 Cuma
Pause [II]

1 Haziran 2009 Pazartesi
Twelve Monkeys (1995)

Twelve Monkeys filminin senaryosu 1962 yılında çekilmii, Chris Marker diye bi' ağabeyin, La Jetée adındaki bi' kısa filminden esinlenerek yazılmış. Zaten bu tip, sıradışı bi' senaryoyu Hollywood'un çıkartmasını beklemek kerizlik olurdu. :).
Evet, dikkat ettiniz ve farkettiniz. Filmin hikayesinin fazla detayına inmedim. Çünkü bu bi' apokaliptik hikaye, :). Gerçi hemen hemen hepimiz çocukken izledik bu filmi ama olsun, bi' kere daha izlemekte bi' sıkıntı yok. En azından Brad Pitt ve Bruce Willis ağabeyimin başarılı performansları ve o güzel hikaye için.
Not: "24 Saat Alfred Hitchcock Keyfi", :).
Nikita (1990)

Fransız Luc Besson o zamanlar 31 yaşında. Daha önce 29 yaşındayken yaptığı La grand bleu filmiyle hafiften bi' referansı var ama o kadar da meşhur değil. "Öyle bi' film yapacağım ki Hollywood bile beni tanıyacak." diye düşünüyor belki de... Hazır, 4 sene sonra Léon filminde birlikte çalışacakları ve bi' başyapıt bırakacakları Jean Reno'yu yakalamışken, bu filmi yapıyor üzerinden yaklaşık 20 sene geçmesine rağmen, bu film o zaman bırakmak istediği etkiyi, bugün de bırakıyor. Belki bi' baş yapıt değil ama büyük iş.
Filmin senaryosu da, aynı birçok yönettiği filmlerde olduğu gibi, yine Luc Besson'a ait. Nikita adlı, gençliğini suç ve anarşizme entegre bi' şekilde geçirmiş bi' kızın, suç işleme potansiyelini gören derin devlet kolları tarafından keşfedilmesi ve düzenin içine çekilmesi, bunun da akabinde kendisini, tabiri caizse, "düzen içinde düzülen" statüsünde görmesiyle birlikte, diğer ve bambaşka bi' yanda aşkıyla mücadele etmesini konu ediniyor. Sonu da pis bitiyor. Genel izleyici kitlesinin pek sevmediği ve yönetmenlerin "Bırakayım da izleyici filmden sonra da filmim için biraz kafa yorsun." tadında bitirdikleri sonlardan.
Ayrıca filmdeki oyunculuğa da hasta oldum. Gerek başroldeki Anne Parillaud olsun, gerekse yardımcı oyuncular, hepsi hatrı sayılır kalitede rol kesmişler. Jean Reno'ya zaten diyecek bi' şey yok. The Cleaner, :)).
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)