
Filmi de anlatmak gerek tabi. Bi' kere en baştan söyleyeyim, enfes bi' yapım. Mükemmel makyaj-kostüm, mükemmel senaryo ve mükemmel yönetmenlik işi. Birçok sinema sever tipine hitap edebilecek şekilde tasarlanmış müthiş bi' sanat eseri. Kan seven de izler, suç filmi seven de, gerilim de, korku da... Hatta böyle psikopat bi' kafayla yazılmış bi' filmin içinde, dikkatli baktığınız takdirde aşkı da bulmanız mümkün.
Filmin konusuna pek girmeyeceğim. Nedenmiş? Benim yaşadıklarımı siz de yaşamalısınız. Siz de kafanızı ellerinizin arasına alıp, ağızlarınızdan o ince şaşkınlık küfrünü savurmalısınız. Siz de, hemen hemen "giriş sahnesi" diye tabir ettiğimiz bölümdeki, pompalı tüfekle evi basış sahnesindeki saldırganın ruh halini çözmeye çalışmalısınız. Siz de kendi kendinize "Ya bu kurban mı, yoksa katil mi? Böyle bi' akıl hastasının kurban edilebileceğine inanmıyorum..." çıkmazını ta damarlarınızda akan kanda hissetmelisiniz. Siz de filmin ilk çeyreğinin sonlarında "Yuh artık, bunların birbirleriyle ne gibi bi' ilişkileri olabilir?" acabasına takılmalısınız. Siz de filmin ilk saatini geride bıraktıktan sonra, "Hiçbir şey anlamadım ama zaman da su gibi akıp geçiyor." şaşkınlığına odaklanmalısınız ve son olarak siz de filmin sonuna hayret etmeli, bu filmi izlemekle ne kadar mükemmel bi' iş yaptığınıza karar vermelisiniz. E, bi' de ucundan da olsa, bi' nebze katkım olduysa, bi' teşekkür de bana edersiniz.
Fransız sinemasının dehşetini ve kanını seviyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazmak için hiçbir engel teşkil etmez. Kelime doğrulama istemez, denetim beklemez. Öyle güzel bir yer burası.