30 Nisan 2010 Cuma

After Hours (1985)

Şu Martin Scorsese'den bugüne kadar hiçbir şekilde haz alamadım. Ne bileyim, belki yıldızlarımız barışmıyordur. Kariyeri boyunca çektiği 40 küsür filmin bir kısmını izledim. Bir kısmını ise izlemek için şevk bulamadım. Taxi Driver gibi bir başyapıt, belki de gelmiş geçmiş en iyi filmin yönetmeni olan bu adamın diğer işleri hep vasat geldi bana. Bilmiyorum, dedim ya hani; belki yıldızlarımız barışmıyordur. Belki de tarzı bana uzak. Yine de en kısa zamanda Shutter Island filmiyle bir kere daha test edeceğim kendisini...

Çünkü yine baktım; bu filmde bir kere daha denedim yani. Doğrusunu istersen, yine olmadı. Aslında hikaye fena değildi. IMDb'ye göre Joseph Minion'un kalemiydi ki kendisi pek tanımam da. 1957 doğumlu bir adam. Fazla da bilgiye gerek yok. Dediğim gibi, film aslında iyi bir hikayeye sahipti ama işte o bilindik Scorsese genişliği, vurdumduymazlığı ve boşu boşuna dakikalar çalan anlatım tekniği yüzünden, tabir-i caizse; bok olmuştu.

Martin Scorsese severler istedikleri kadar kızabilirler. Fakat bilsinler ki benim yapabilecek hiçbir şeyim yok. Sonuç olarak; Yönetmene rağmen... İyi senaryo ve iyi oyunculuk sayesinde gözlerimin kapanmasına engel oldum. Bir de filmdeki güzel kadınlar, iyi müzikler sayesinde. Başroldeki elemanın performansı da çok iyiydi bu arada. Ancak mimikleri ve tarzı Al Pacino üstadı çağrıştırdı. Bence bu O'nun için bir handikaptı zira bu tip durumlar izleyiciye(en azından bana) "Keşke Al Pacino oynasaymış..." dedirtiyor ve söz konusu oyuncuyu, bizim dev ile karşılaştırmaya itiyor. Sen kendine ne kadar bu durumdan sakınsan da ister istemez meselenin içine düşüyorsun. Bu iş böyle.

Yoksa o sonu görünce, bu filmi yazma zahmetine dahi girmezdim ya hani; Scorsese eleştirilecek yanına dua etsin.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazmak için hiçbir engel teşkil etmez. Kelime doğrulama istemez, denetim beklemez. Öyle güzel bir yer burası.